Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Daha önceleri yazmıştım, bisikletin envai çeşit seçenekleri ve yolculukları ve yolculukların kendine has, şahsına münhasır hikâyeleri var olduğundan bahsettiğimi hatırlıyorum.
Birden ilham gelir, içinizde bir dürtü bir de bakmışsınız yollardasınız. Bu sefer ki yolculuğun planı böyle değildi ama niyette olanı değil, nasipte olana razı geliyorsunuz, gelmek zorundayız. Planlar bizde nasıl varsa kâinatın mimarı yüce yaratanda âlâsı var.
Neyse, ne diyordum? Yolculuk halleri, yolculukların hissedarları, paydaşları, merakında olanlar, dualarıyla her dem desteğini hor görmeyenler ve her yolculuk kendi hikâyesinin alınyazısını yazar, sırrı, alâmeti kendi azminde saklıdır. Planımız şöyleydi, niyetimiz Konya'dan ya birlikte çıkacaktık ya da Burdur'da buluşup Ortaca ‘ya doğru pedallayıp orada bir gönül dostu Yalnız bayrak Şenol Varsak abimizle hasret giderip, Köyceğiz ve Akyaka üzerinden eşimle ikimizin köylerini ziyaret ederek, diğer köylerde dinlene dinlene Muğla, Milas, Bodrum derken finali İzmir'de yapacaktık. Kiminle? Burhaniye'den Melih Kanbek (Qırımlı) kardeşimle. Elde olmayan sebeplerden mütevellit turumuza Ortaca'dan başlamak zorunda kaldık.
İki günde ilk vuslat noktası Kuyucak köyüne varabildik. Acelemiz yoktu, malum Ortaca festival ve bisiklet şehri. Ve biz de bir festival zamanına denk gelmiştik. Aslında bu yolculuk şöyle başladı. Konya'dan otobüsle maceralı e eğlenceli bir otobüs yolculuğu ile ki, bisikletim VİP yolculuk yaparak, seyahatini bagaj yerine yolcu koltukları bölümünde konforlu bir şekilde ikame ederek bu yolculuk serüveni ile Ortaca ‘ya vardım. Yükümü yüklenerek, gelişimden habersiz kavuşmanın asıl sahibi Şenol Abiye doğru pedallar dönmeye başladı. Ve o an, sarılmalar, hasret gidermeler. Hoş bir sürpriz ve hoşça anılarla dolu ve dost sayesinde yeni dostlar edinerek ki Korkut ailesi ve dayıları gibi, böylece günü birlikte sonlandırdık. Ertesi gün, geceden eksik kalan sohbetleri tam ettik ve sonra yoldaşım Melih ile buluştuk. Pedallar, sohbetler, gece yakamozu eksik hasreti, sohbeti hüznü bol zamanlar; eee kolay değil yine bir ayrılık ve yine bir yolculuk vakti. Şenol abi ile vedalaşıp yola revan olduk en özgür bisikletçi Melih kardeşimle. Demiştim ya Ortaca bisiklet ve festival şehri ve bisiklet festivali var diye. Festival kamp alanına ziyaret edip, dostlarla anılarımıza anılar ekledik, Ortaca ‘ya vedaya hazırlanırken deli dolu ama güleç yüzlü Suzan Suzime misafir olduk, aşdı, kahveydi derken...
Ve sonra butik turumuzun ilk yolculuğunu pedal birliğiyle başlattık. Yolumuzun üzerinde ilk şehir Köyceğiz oldu. Su alıp devam edecektik ki, yağmurun baskınına imdat olarak alt geçit sundurması oldu. Yıllar önce tanıştığım mütevazı ve naif insan Şahin Atar hocamı bir kahvelik ziyaret edip devam etmekti niyet, lakin sohbet sohbeti gece yağmuru kovaladı. Ve 74 km'lik ilk günün sonunda gece istirahatgahımız dostumuzun hanesinde oldu, akabinde vedalaştık ve sonra sabah tekrar yollardayız. Akyaka 'ya öğlen vakitlerinde vardık. Cuma vaktiydi. Uzun zamandır görmediğim Özden abim ve Sultan ablamı ziyaret, Cuma vaktinin eda edilmesi sonrası Akyaka Kadın Azmağı tekne turu...
Vakit öğleden sonrasına yaklaşırken 10 km'lik hatırlı eğimleri olan yolları yağmur eşliğinde aşarak ilk durağımız, ilk vuslatımız olan Kuyucak köyündeyiz, terimiz üzerimizdeki yağmurun gözyaşlarından daha çok. Köy girişindeki mezarlıkta ata mezarlarımızı ziyaret edip nihayet ikinci gün 57.5 km süren yorucu sürüş sonrasında akrabalarımızın evinde son buldu. İki gündür burada hem dinleniyor hem eş dost ziyaretlerinde bulunduk hem de ata evinin etrafı ile ilgilenme gayretinde bulunduk. Bunun yanında mevlİtler, toplantılar da bulunarak yol arkadaşıma doğup büyüdüğüm beldelerin yaşam tarzları, mutfakları ve gelenek görenekleri hakkında fikir edinmesine yardımcı oldum.
Nasipse yarın kendi köyüm Çatakbağyaka köyüne geçeceğiz, oralarda ana baba ziyareti ile dualarını aldıktan sonra, bir kaç gün pedallayıp turumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdi bu kadar detaya ne gerek var, edinim ne diye soranınız çıkacaktır.
Bisiklet öyle mucizevi bir vasıtadır ki, az çok demeden geçirilen zaman sonrası unutulmayan siz, unutulmayan hatıralardır.
Hele ki yine bir Ortaca bisiklet festivalinde bir arkadaşım, Beyşehir çekil yoksa arkadan destekleyeceğim diyeli beş yıl olmuştur ama dostluk bakidir. İyi kilerden birisi de sensin can dost Okşan Esen. Ortaca ‘da sevdiklerin, bisiklet hatıraların ona emanettir o da can abim beyefendi insan ve bisikletin duayenlerinden Şevket Kaplan'dır.
Az, öz konuşulur, görüşülür ama sanki uzun zaman tanığı gibi olunur o da sevgili hocam, kadim dost Şahin Atar' dan başkası değildir. Yıllar sonrasının hatırı hatıratı, özlenmiş dostluğu ve ege şivesiyle bol kahkahalı sohbetleri tabi ki Özden ailesi.
Gelelim köye, gelenekler ve görenekler her şeye rağmen yaşatılma çabasındadır. İmece usulü her şey dostluk, yardımlaşma, kadirşinaslık. Yemeği, aşı, çayı, çorbası, meyvesi, çerez çemeni en mühimi insanlığı, dostluğu, paylaşımcılığı ve misafirperverliği en doğalından.
Şu demek oluyor ki bisiklet, dağlar, köyler, yollar, doğallığın en nadide parçaları ağacından en ufak canlısına kadar, yurdum insanı, köylüsü arasında pozitif, iyileştirici, terapi edici bir bağ var. O yüzden yolculuklara ve kıyıda köşede kalan köylere demir atların izinde, pedalların gölgesinde devam!
Ne için? Yeni insanlar ve onların keşfedilmemiş gönüllerinin güzelliklerini gün yüzüne çıkarmak için.
Ve tabi ki bunun için bisikletin yardımı şart. Hem de beş yüz milyon kere şart. Çünkü bu hikâyenin başkahramanı BİSİKLET ve ONUN KAHRAMANLIK HİKÂYELERİ.
Diyerek kavlimiz yol gündeliklerine devam etmek.
Vesselam...
Hikayenin Adı Bir ÖMÜR'lük NEFES Olsun
Kötü alışkanlıklarım var benim.
Şimdi Nereden Başlayayım
Benim öyle uçsuz bucaksız tarlalarım olmadı
Bayram bir yolculuksa başlı başına. Yol kim, vuslat kim, yola revan olduran kim?
Şu koskoca şehir kaç yalnızlığı barındırıyor içinde
Güzel olan sadece sen misin?
Yağmurların da diyecekleri var
Şiirler hep hüzün depremleri yaşatır
Hayat bazen haylaz bir çocuk olmak
Taşınan yük ne eldedir ne omuzda ne de sırtta
Küçük bir sahil kasabası
Sen gitsen ben kalırım
Sussam yalnızlık, konuşsam yalnızlık
Hayat Hep Siyah Beyaz mıdır?
Şimdiki aklım o zamanki hayallerime hükmetseydi eğer
Bugün gözlerimi açtım sen
Kendimi bazı zaman vadesi gelmiş borç gibi hissediyorum
O kadar kolay kazanmadım ben yaralarımı
Sözün eşiğinden demişti bir gönül dostum, sözün eşiğinden. Söz, eşiği ve gönül.
Öküz öldü ortaklık bozuldu, eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı.
Pinokyo desem, 80'lerde çocuksanız bir de ilk aklınıza gelen ne olur?
Bizim çocukluğumuzda her şey siyah beyazdı.
Çocukluğumuzun mahallesi mi yoksa çocukluğumuzu sevdiren mahallemiz mi?
Her devrin çocukluğu da bir başka gençliği de
Sevgili okurlar sizlere bu defa bisiklete dair cümleler lütfu ikramda bulunacaktım ama o konuyu sonralara bıraktım. Neden derseniz eğer? Söyle ki;
Yazık çok yazık o zaman içindeki çocuğu özgür bırak
Kuzulu kapılardan geçilir bu köhne evlerin hayatlarına
Harmandalının heybetini özgerlerinde saklayanım
Ne Mutlu Türküm Diyene
En ağır yorgunluklar
Her anıyla adına yakışır bir festival
Sihiri ruhunda olan alameti mucize değil mi sizce?
Sesini duyuramadığın kalp
19 Eylül Gaziler Günü Münasebeti ve Anısına
Her şey gelir geçer dostluklar baki kalır
Kime güvenir bu naçiz gönül?
En koyusundan
Ömrüm adım adım tüketmekte kendini
Uzun Turlar
Kapılar diyorum
Denizden daha mavi gözler
Neredeyse Ekim ayının başından bu yana yollardayım
Kitap nasıl bir yolculuk yapar
Ne mutlu Türk'üm diyene!
İnsanlar arasında gözlere sırlı bir bağ vardır ki
Dün dinlediğim bir şiirde geçiyordu ve beni derinden etkilemişti.
Gök kubbedeki bulut tarlaları
Gök maviliklerden kalem tutuştursam eline
Gariban zamanların yokluk görmüş çocuklarıydık
Siyah Beyaz Hatırat, Anekdotlar
Sarıkamış deyince çok şeyler yazılır ve çizilir.
Nerede eksik kalmış çocukluk görsem
Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim
Çocukluk zamanlarımdan hatırlıyorum
Can Bağıyla Birbirlerine Bağlı Olanlar
Harfler tek başına yağmur damlaları gibidir bazı zaman
İnsanın hayatında çınar ağaçları vardır.
İnsan elinde olanların kıymetini bilmesi gerekir
Eski sevdalara dair ne varsa öyle yaşamalı
Bundan sonra zor geçerim Toroslar'dan öte yana
Çanakkale... Söze Girince
En mukaddes ay
Ömürden Nefese AŞK OLA
Sana sen de benim gözlerim gibi baksaydın
2. yıla merhaba
İyi Bayramlar
Kabus gibi, buhran içinde geçen günlerin içinden
Önce aklını başına devşir
Ben, çocukluğumun tek şahidi olduğu eski mahallemi özledim
Öncesi evlatlık, ortası babalık
Ele güne karşı yapayalnız böyle de olmaz ki
Ne işe yarar eller, ellerimiz?
Eylül gelmiş diyorlar
Yıl 2013 güz aylarında başladı her şey. Ufak tefek atışmalar, sanılır ki iki ozan karşılıklı atışıyor
Okuyup, yazdığımız konuştuğumuz dil basittir aslında
Ne Mutlu Türk'üm Diyene
Farkımız İnsanlığa Adımlarımız
1997-2001 yılları arası geçen dört yıl
Yeni bir yıla merhaba dedik
Malumunuz 2023'ün son günlerinde hakemler gündemin başköşesinde
Limanda ne kadar gemi varsa hepsi de gittiler
Hepimizin bir ekmek parası telaşı var
Aşkın dini, milleti, rengi olur mu?
İnsanlığın doğduğu topraklar
Eski evlere yakışır mı fiyakalı vesikalar?
Öyle bir afet düşünün ki...
Hayatın her anının kıymetinin anlaşılma etkisi
Biraz mavilik bir tutam bulut heves eder yüreğim
Bazı zamanlar zamansızdır bazı anların ise tarifi imkansız
Çanakkale Geçilmez
Kutsalıdır her inancın kadın
Sevmek lazım yine de hayatı yoksa gerisi boş
Bayramımız bayram olsun
Kaldığı yerden başlamalı. Kaldığı yerden...
Ardında Bıraktığı Hoş Hatıralarla, Gâhi Ağlatıp, Gâhi Güldüren
Günaydın demek, sadece olağan hayatın adet yerini bulsun misali
Şimdi gitmek mi lazım kalmak mı?
Bugün günlerden pişmanlık olsun
Rüyada Yaşasak Demeyenimiz Yok Gibiydi.
Muhteşem doğa içinde harika rotalar
Bize bıraktıklarına paha biçmek zor
Sonsuz saygı, sevgi ve şükranlarımızla