Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bisiklet; icadı 13. yy. olarak rivayet edilse de Barontazi Sauerbrun tarafından 1818'de Paris'te ilk bisiklet yapılmıştır. İlk etapta ulaşım aracı olarak kullanılsa da zaman içinde bir spor dalı olarak da hayatımızda rol alan bisiklet sizce gerçekten de lüzumsuz, angarya, aylak işi midir? Oturup bir düşünmek lazım gelir diye düşünüyorum.
Özellikle ülkemizde bisiklet için şeytan icadı, çocuk oyuncağı gibi yakıştırmaları yöre ve bölge ayırt etmeksizin her yerde duyabiliyor, görebiliyor, şahit olabiliyoruz.
Ben çocuk oyuncağı benzetmesi üzerinde durmak istiyorum. İnsanoğlu 13. ya da 19. yy. da çocukları için oyuncak bulamamış olacak ki bisikleti icat etmiş. Doğru mu? Tartışılır. O zamanlarda koca koca adamlar fötr şapkaları, takım elbiseleri, kravatları ile bindiği ve bazı zamanlarda yanında şık giyimli bayanlarla onca görseli mevcut iken çocukların oyuncak olarak kullandığı görseller ya arada tek tük var ya da hiç yok.
Neyse günümüze gelelim. Sizlere sormak isterim. Sahi bisiklet nedir, ne işe yarar, gereği var mıdır?
Beyefendiler ve hanımefendiler bazı kesimin çocuk oyuncağı ya da şeytan icadı diye görmezden geldiği, önem vermediği, saygı göstermediği bisiklet ödevi, görevi, misyonunun yanında yapı olarak da hayata çok benzer ve hayata birden çok anlamda mana ve renk katar.
Bilindiği üzere bisiklet ya da velesbit iki teker, ön dişli (aynakol), arka dişli (aktarıcı), fren, vites, sele, ana kadro ve gidondan oluşan mucizevi bir araçtır. Mucizevi kısmına daha sonra ele alalım.
Şimdi efendim, dengede kalmak için insanoğlunda omurilik, eller, ayaklar, gövde ve kafa kısmı vardır. Adımlarınızı atarken el ve kol hareketlerinin uyumu, başın öne doğru ve karşıya bakması, gövdenin de dik olması lazım gelir. Bisiklet üzerinde dengede olmak için ön teker, arka teker, sele ve gidon aynı hizada olmalı, pedalları ahenk içinde çevirmeli ve yolun durumuna göre vitesi konumlandırarak yol alabilirsiniz. Yani dengede durmak için iki pedala da sırayla ve belli ritimde basarsınız. (Nereye gittiğinizi görmek için karşıya bakmayı unutmayın.)
Sevgili okurlar ve dostlar bisikletin ana gayesi ulaşım olmasına rağmen spor, hobi, eğlence ya da terapi, coğrafi ve tarihsel tanıtım aracı olarak kullanılabilmekte ve ayrıca farklı kategorilerde revaçta olan bir müsabaka aracıdır.
Bisikletin ulaşım ve spor dalı olarak kullanıldığını çoğu kişi bilir ve gelişmelerden de aşinadır.
Bu işin kültür ve tanıtım rolü de vardır. Ve dilerseniz bunlardan bahsedelim.
Bu konuda birbirine benzer ama birebirinden bir o kadar ayrı iki farklı dal vardır. Festivaller ve bisikletli uzun turlar.
Festivaller; farklı coğrafyalarda, yerel yönetim, tüzel kuruluşlar ve yerel halkın katkılarıyla bisiklete gönül veren yerli yabancı bir sürü pedal severin iştirak ettiği oluşumlardır. Bu platformda kişinin etiketi, mali durumu önem teşkil etmez. İnsanlar bütçeleri nazarında çadırları ve bisikletleri ile bu etkinliklere belirlenen gün nazarında iştirak ederler. Bu süre zarfında doğasal ve tarihsel yeni yerler görür, farklı ve yöresel lezzetler tadar, dostluklarına yenilerini ekleyerek evlerine dönerler. Bu süre zarfında katılan kişilerin oralara ait edindikleri görselleri kendi sosyal medyalarında paylaşarak bir merak ve teşvik patlaması yaparlar. Düşünsenize 200 kişinin bir festivale katıldığını ve her birinin birbirinden farklı en az iki görsel paylaştığını düşünelim. Milyarlar harcasanız yapamayacağınız reklam haksız mıyım?
Bir de uzun bisiklet turları var ki işlevi amacı ve gayesi aynı olsa da bu biraz da bireysele ve spesifiğe çalıyor. Uzun tura bireysel ya da belli ve sınırlı sayıda kişilerle bilinmedik yollardan bile yapabileceğiniz masalsı ve ekonomik bir yolculuk, keyifli bir macera, sudan ucuz tatil hele kendi aşınızı kendiniz yapar iseniz değmeyin keyfinize. Çadırınız sayesinde yıldızlar altında doğada huzur içinde konaklama şansına sahipsiniz demektir. Ve tabi ki biriktirilen ve paylaşılan görseller ile o yörenin bedavadan bile ucuza tanıtımı, reklamı.
Kimselerin bilmediği ama insanoğlunun fiziksel ve ruhsal gelişimine pozitif katkı sağlayan bisikletin eğitim aracı misyonu da olduğunu biliyor muydunuz? İstanbul'da bir dostum Savaş Öztorun görev yaptığı okulda bisiklet dersini okul müfredatına ekleterek çocukların neler yapabileceğini, çocukların kişisel ve ruhsal gelişimini, başkalarına saygıyı, kurallara uymayı öğreten iyi bir eğitim aracıdır. Bu konuda Savaş hocamı, okulunu ve öğrencilerini canı gönülden kutluyor ve alkışlıyoruz.
Ayrıca Karadeniz Ereğli'de bir proje sonucu ödül olarak kazanılan bisikletleri öğrencilere değil de okul demirbaşına eğitim aracı olarak ekletip çocuklara her yönden fayda sağlatan Murat Suyabatmaz hocamı da unutmamak gerekir. Ona ve bu düşünceye destek olanlara da tebrik ve alkışlar bizden gelsin.
Şimdi,
İyi bir çevreci, iyi bir dost, iyi bir spor aracı, ekonomik bir ulaşım aracı, bedava bir tatil aracı olmasının yanında nokta atışı ve etkili bir eğitim ekipmanı olan bisiklet ya da velesbit, ne şeytan icadı ne de çocuk oyuncağı değil de mucizevi bir harika değil de nedir?
Katılır ya da katılmazsınız ama bu kadar özelliğinin yanında farklı kültür ve beldelerdeki insanları bir araya getiren bisiklet sihiri ruhunda olan alameti mucize değil mi sizce de.
He ne dersiniz?
Vesselam ki aşk ola...
Hikayenin Adı Bir ÖMÜR'lük NEFES Olsun
Kötü alışkanlıklarım var benim.
Şimdi Nereden Başlayayım
Benim öyle uçsuz bucaksız tarlalarım olmadı
Bayram bir yolculuksa başlı başına. Yol kim, vuslat kim, yola revan olduran kim?
Şu koskoca şehir kaç yalnızlığı barındırıyor içinde
Güzel olan sadece sen misin?
Yağmurların da diyecekleri var
Şiirler hep hüzün depremleri yaşatır
Hayat bazen haylaz bir çocuk olmak
Taşınan yük ne eldedir ne omuzda ne de sırtta
Küçük bir sahil kasabası
Sen gitsen ben kalırım
Sussam yalnızlık, konuşsam yalnızlık
Hayat Hep Siyah Beyaz mıdır?
Şimdiki aklım o zamanki hayallerime hükmetseydi eğer
Bugün gözlerimi açtım sen
Kendimi bazı zaman vadesi gelmiş borç gibi hissediyorum
O kadar kolay kazanmadım ben yaralarımı
Sözün eşiğinden demişti bir gönül dostum, sözün eşiğinden. Söz, eşiği ve gönül.
Öküz öldü ortaklık bozuldu, eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı.
Pinokyo desem, 80'lerde çocuksanız bir de ilk aklınıza gelen ne olur?
Bizim çocukluğumuzda her şey siyah beyazdı.
Çocukluğumuzun mahallesi mi yoksa çocukluğumuzu sevdiren mahallemiz mi?
Her devrin çocukluğu da bir başka gençliği de
Sevgili okurlar sizlere bu defa bisiklete dair cümleler lütfu ikramda bulunacaktım ama o konuyu sonralara bıraktım. Neden derseniz eğer? Söyle ki;
Yazık çok yazık o zaman içindeki çocuğu özgür bırak
Kuzulu kapılardan geçilir bu köhne evlerin hayatlarına
Harmandalının heybetini özgerlerinde saklayanım
Ne Mutlu Türküm Diyene
En ağır yorgunluklar
Her anıyla adına yakışır bir festival
Sesini duyuramadığın kalp
19 Eylül Gaziler Günü Münasebeti ve Anısına
Her şey gelir geçer dostluklar baki kalır
Kime güvenir bu naçiz gönül?
En koyusundan
Bisikletin envai çeşit seçenekleri ve yolculukları
Ömrüm adım adım tüketmekte kendini
Uzun Turlar
Kapılar diyorum
Denizden daha mavi gözler
Neredeyse Ekim ayının başından bu yana yollardayım
Kitap nasıl bir yolculuk yapar
Ne mutlu Türk'üm diyene!
İnsanlar arasında gözlere sırlı bir bağ vardır ki
Dün dinlediğim bir şiirde geçiyordu ve beni derinden etkilemişti.
Gök kubbedeki bulut tarlaları
Gök maviliklerden kalem tutuştursam eline
Gariban zamanların yokluk görmüş çocuklarıydık
Siyah Beyaz Hatırat, Anekdotlar
Sarıkamış deyince çok şeyler yazılır ve çizilir.
Nerede eksik kalmış çocukluk görsem
Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim
Çocukluk zamanlarımdan hatırlıyorum
Can Bağıyla Birbirlerine Bağlı Olanlar
Harfler tek başına yağmur damlaları gibidir bazı zaman
İnsanın hayatında çınar ağaçları vardır.
İnsan elinde olanların kıymetini bilmesi gerekir
Eski sevdalara dair ne varsa öyle yaşamalı
Bundan sonra zor geçerim Toroslar'dan öte yana
Çanakkale... Söze Girince
En mukaddes ay
Ömürden Nefese AŞK OLA
Sana sen de benim gözlerim gibi baksaydın
2. yıla merhaba
İyi Bayramlar
Kabus gibi, buhran içinde geçen günlerin içinden
Önce aklını başına devşir
Ben, çocukluğumun tek şahidi olduğu eski mahallemi özledim
Öncesi evlatlık, ortası babalık
Ele güne karşı yapayalnız böyle de olmaz ki
Ne işe yarar eller, ellerimiz?
Eylül gelmiş diyorlar
Yıl 2013 güz aylarında başladı her şey. Ufak tefek atışmalar, sanılır ki iki ozan karşılıklı atışıyor
Okuyup, yazdığımız konuştuğumuz dil basittir aslında
Ne Mutlu Türk'üm Diyene
Farkımız İnsanlığa Adımlarımız
1997-2001 yılları arası geçen dört yıl
Yeni bir yıla merhaba dedik
Malumunuz 2023'ün son günlerinde hakemler gündemin başköşesinde
Limanda ne kadar gemi varsa hepsi de gittiler
Hepimizin bir ekmek parası telaşı var
Aşkın dini, milleti, rengi olur mu?
İnsanlığın doğduğu topraklar
Eski evlere yakışır mı fiyakalı vesikalar?
Öyle bir afet düşünün ki...
Hayatın her anının kıymetinin anlaşılma etkisi
Biraz mavilik bir tutam bulut heves eder yüreğim
Bazı zamanlar zamansızdır bazı anların ise tarifi imkansız
Çanakkale Geçilmez
Kutsalıdır her inancın kadın
Sevmek lazım yine de hayatı yoksa gerisi boş
Bayramımız bayram olsun
Kaldığı yerden başlamalı. Kaldığı yerden...
Ardında Bıraktığı Hoş Hatıralarla, Gâhi Ağlatıp, Gâhi Güldüren
Günaydın demek, sadece olağan hayatın adet yerini bulsun misali
Şimdi gitmek mi lazım kalmak mı?
Bugün günlerden pişmanlık olsun
Rüyada Yaşasak Demeyenimiz Yok Gibiydi.
Muhteşem doğa içinde harika rotalar
Bize bıraktıklarına paha biçmek zor
Sonsuz saygı, sevgi ve şükranlarımızla