Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Hele öyle bir deyim var ki söylemesi bile garip, söylemesi bile kemirir durur aklımın iplerini.
Körün gözü açılınca kırdığı ilk şey sopası olurmuş. Kırdığı, vaz geçtiği ilk şey onca yıllık kader ortağı, yoldaşı, sırdaşı, göremediğin ana içini yakan, ağlatan, güldüren hatıralarının haldeşi.
Şimdi diyeceksiniz ki bu deyimler, bu laflar, aralar, taraflar neye, kime, durduk yere nereden çıktı bu sözler? Başımıza icat çıkarma dediklerinizi de duyar gibi değil, çok yakınımdan kulağımın perdesinde hissetmiyorsam, ben de bir şey bilmiyorum.
Balıkesir'deki çok kıymetli dostum, sosyal medya platformları için benden şiir köşemde köşe yazısı yazmamı da isteyince bu yükün altından kalkmak için çok uğraşı harcamam gerektiğini biliyordum. Ve gerçekten de zor bir iş. Bu ikinci köşe yazım.
Ve bu sefer konu, konuğum VEFA ya da VEFASIZLIK olsun istedim.
Nerede kalmıştık? Deyimlerle başlamıştık değil mi söze?
Öküz öldü ortaklık bozuldu; yoka çıkılır, işe kalkışılır, emekler, zamanlar, yeri gelir yardımlar ikram edilir bir birine. Sonuçta başarmak da var, hüsran da. Zaten ya nasip deyip de çıkılmaz mı yola? E o zaman, baktın alacağın bir şey kalmadı haydi herkes yoluna mı denmeli? Yoksa...
O köprünün altından çok sular aktı; eskileri sorarız uzun bir zaman sonra yakın zamanda uğramadığımız anılarımızı depreştiren bir meskûn mahal. Sorarsın kim kaldı, kimler göçtü?
Aklına gelir kendini tanıtırsın. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği evi sorarsın. Yüzüne bakmadan yarım ağızla üstün körü karşılık, cevap vermek bile zül gelir, anlamsız üç beş kelime hepsi o kadar. Aslında demek ister ki senin bıraktığın gibi değiliz hem biz, hem evler en kötüsü de zaman içinde bizler değişim rüzgârında evrildik. Yani arkadaş ne sen eski sen, ne biz eski biz ne de zaman eski zaman.
O köprünün altından akan sular kaçıncı kuşak kim bilir kimler bilir?
Gelelim körün gözü açıldı mı kırdığı ilk sopası olurmuş. Artık kırdığı mı gözüne batar ondan mı, vaz geçtiği, görmek istemediği ilk şey! Asası, sopası, bastonu ne derseniz artık siz.
Sevgili dostlar, dostlar diyorum çünkü dostluklar o kadar kolay mı, dostum demek, karşılık beklemeden yardımına koşmak, iyi günde bizzat kötü gününde yanında olmak; emek ister değil mi? Sevgi ister, anlayış, hoş görü, yürekten samimiyet ister, vesaire vesaire daha onca eş değerini ekleyebiliriz.
Peki, yeri gelir kendinizden ödün verdiğiniz, zamanlarınızı gözünüzü kırpmadan hovardaca harcadığınız, sırt verdiğiniz, sırtınızı yasladığınız nasıl olurda bir anda hiç sebepsiz izahatta bulunmadan yüz üstü bırakır ve çıkar gider hayatınızdan. Yeni dağlar, yeni limanlar bulmak için mi, yoksa işi gereği mi?
Yani meşrebi mi böyleymiş diye kafanızı yorar durursunuz
Peki, insan insan dedikleri sadece etten kemikten mi, yoksa göğüs kafesinde taşıdığı et parçası burnunun direğini sızlatan da çıkar mı aralarından?
Devam edersek bu mevzu böyle uzar gider.
Size vefayı anlatmak istedim kısaca. Lokmamızı, bir yudum suyumuzu, anılarımızı, gözyaşlarımızı, tebessümlerimizi, sırlarımızı üleştiklerimizden beklediğimiz, bizim de göstermek konusunda ulvi ödevimiz, borcumuz olduğu VEFA...
Hani başta bahsettiğim deyimler var ya,
Öküz öldü ortaklık bozuldu, eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı ve en son olarak da körün gözü açılınca ilk sopasını kırarmış. Bunlar kardeş olmalı, iyi gezinirler mi yoksa küs müdürler, öz mü yoksa üvey mi bilmem doğrusu.
Bildiğim şudur ki, çekip gittiğiniz kapıya hatırınız olsun, olsun ki gün olur çıkar gelirseniz vefanızın yüzü suyu hürmetine belki yüzünüze açılır. Ama yine de siz bilirsiniz.
Ne demişler?
İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.
Aşk ola ki aştan, sevgiden, dosttan, dostluktan yana aşk olsun.
Vesselam...
Hikayenin Adı Bir ÖMÜR'lük NEFES Olsun
Kötü alışkanlıklarım var benim.
Şimdi Nereden Başlayayım
Benim öyle uçsuz bucaksız tarlalarım olmadı
Bayram bir yolculuksa başlı başına. Yol kim, vuslat kim, yola revan olduran kim?
Şu koskoca şehir kaç yalnızlığı barındırıyor içinde
Güzel olan sadece sen misin?
Yağmurların da diyecekleri var
Şiirler hep hüzün depremleri yaşatır
Hayat bazen haylaz bir çocuk olmak
Taşınan yük ne eldedir ne omuzda ne de sırtta
Küçük bir sahil kasabası
Sen gitsen ben kalırım
Sussam yalnızlık, konuşsam yalnızlık
Hayat Hep Siyah Beyaz mıdır?
Şimdiki aklım o zamanki hayallerime hükmetseydi eğer
Bugün gözlerimi açtım sen
Kendimi bazı zaman vadesi gelmiş borç gibi hissediyorum
O kadar kolay kazanmadım ben yaralarımı
Sözün eşiğinden demişti bir gönül dostum, sözün eşiğinden. Söz, eşiği ve gönül.
Pinokyo desem, 80'lerde çocuksanız bir de ilk aklınıza gelen ne olur?
Bizim çocukluğumuzda her şey siyah beyazdı.
Çocukluğumuzun mahallesi mi yoksa çocukluğumuzu sevdiren mahallemiz mi?
Her devrin çocukluğu da bir başka gençliği de
Sevgili okurlar sizlere bu defa bisiklete dair cümleler lütfu ikramda bulunacaktım ama o konuyu sonralara bıraktım. Neden derseniz eğer? Söyle ki;
Yazık çok yazık o zaman içindeki çocuğu özgür bırak
Kuzulu kapılardan geçilir bu köhne evlerin hayatlarına
Harmandalının heybetini özgerlerinde saklayanım
Ne Mutlu Türküm Diyene
En ağır yorgunluklar
Her anıyla adına yakışır bir festival
Sihiri ruhunda olan alameti mucize değil mi sizce?
Sesini duyuramadığın kalp
19 Eylül Gaziler Günü Münasebeti ve Anısına
Her şey gelir geçer dostluklar baki kalır
Kime güvenir bu naçiz gönül?
En koyusundan
Bisikletin envai çeşit seçenekleri ve yolculukları
Ömrüm adım adım tüketmekte kendini
Uzun Turlar
Kapılar diyorum
Denizden daha mavi gözler
Neredeyse Ekim ayının başından bu yana yollardayım
Kitap nasıl bir yolculuk yapar
Ne mutlu Türk'üm diyene!
İnsanlar arasında gözlere sırlı bir bağ vardır ki
Dün dinlediğim bir şiirde geçiyordu ve beni derinden etkilemişti.
Gök kubbedeki bulut tarlaları
Gök maviliklerden kalem tutuştursam eline
Gariban zamanların yokluk görmüş çocuklarıydık
Siyah Beyaz Hatırat, Anekdotlar
Sarıkamış deyince çok şeyler yazılır ve çizilir.
Nerede eksik kalmış çocukluk görsem
Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim
Çocukluk zamanlarımdan hatırlıyorum
Can Bağıyla Birbirlerine Bağlı Olanlar
Harfler tek başına yağmur damlaları gibidir bazı zaman
İnsanın hayatında çınar ağaçları vardır.
İnsan elinde olanların kıymetini bilmesi gerekir
Eski sevdalara dair ne varsa öyle yaşamalı
Bundan sonra zor geçerim Toroslar'dan öte yana
Çanakkale... Söze Girince
En mukaddes ay
Ömürden Nefese AŞK OLA
Sana sen de benim gözlerim gibi baksaydın
2. yıla merhaba
İyi Bayramlar
Kabus gibi, buhran içinde geçen günlerin içinden
Önce aklını başına devşir
Ben, çocukluğumun tek şahidi olduğu eski mahallemi özledim
Öncesi evlatlık, ortası babalık
Ele güne karşı yapayalnız böyle de olmaz ki
Ne işe yarar eller, ellerimiz?
Eylül gelmiş diyorlar
Yıl 2013 güz aylarında başladı her şey. Ufak tefek atışmalar, sanılır ki iki ozan karşılıklı atışıyor
Okuyup, yazdığımız konuştuğumuz dil basittir aslında
Ne Mutlu Türk'üm Diyene
Farkımız İnsanlığa Adımlarımız
1997-2001 yılları arası geçen dört yıl
Yeni bir yıla merhaba dedik
Malumunuz 2023'ün son günlerinde hakemler gündemin başköşesinde
Limanda ne kadar gemi varsa hepsi de gittiler
Hepimizin bir ekmek parası telaşı var
Aşkın dini, milleti, rengi olur mu?
İnsanlığın doğduğu topraklar
Eski evlere yakışır mı fiyakalı vesikalar?
Öyle bir afet düşünün ki...
Hayatın her anının kıymetinin anlaşılma etkisi
Biraz mavilik bir tutam bulut heves eder yüreğim
Bazı zamanlar zamansızdır bazı anların ise tarifi imkansız
Çanakkale Geçilmez
Kutsalıdır her inancın kadın
Sevmek lazım yine de hayatı yoksa gerisi boş
Bayramımız bayram olsun
Kaldığı yerden başlamalı. Kaldığı yerden...
Ardında Bıraktığı Hoş Hatıralarla, Gâhi Ağlatıp, Gâhi Güldüren
Günaydın demek, sadece olağan hayatın adet yerini bulsun misali
Şimdi gitmek mi lazım kalmak mı?
Bugün günlerden pişmanlık olsun
Rüyada Yaşasak Demeyenimiz Yok Gibiydi.
Muhteşem doğa içinde harika rotalar
Bize bıraktıklarına paha biçmek zor
Sonsuz saygı, sevgi ve şükranlarımızla