Çerezler Hakkında Bilgilendirme

Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tamam
28 Mart 2024, Perşembe
Anasayfa Künye ve İletişim

Arama

Çocukluğumuzdan Kalan

Çocukluğumuzun mahallesi mi yoksa çocukluğumuzu sevdiren mahallemiz mi?

Sisli hatıralardan buğulu, yaşlanmaya yüz tutmuş gözlerden o günlere ait hatıralarımın kalan belki de son kalıntılarıydı. Dar sokakların sadece madden sınır koyabildiği önünde kendi hayatları yani kendine has avlusu olan, çatısı oluklu kiremitli bacası, mimarisi yöreye ayrı bir değer katan kimisi tek kimisi de iki katlı, içten merdivenli, iki göz odalardan ibaret içi huzur ve en sade mutluluk dolu evlerden oluşan; her biri koca bir aile gibiydi. Çocukluğumuzun yaşandığı ya da yaşatılamadığı mahallelerimiz yani mahallemiz. Ne gönüllerde ne de kapılarında kilit vurulmuştu o zamanlar. Her hanesinin ayrı bir hikâyesi, ayrı bir şehre geliş mazereti vardı doğdukları köylerini terk etmek adına. Orta direğe hapsolunmuş babalara, eşlere bir nebze de fayda olabilmek adına çocuklar çocuklarından, kadınlar kadınlıklarından, yuvalarının yani çocuklarının mutluluğundan, umutlarından, beklentilerinden çaldıkları zamanlarda hiç olmadı ya çarşı pazar masrafını karşılamak adına ya da çocuklarının okul ihtiyaçlarını yük edinmemek için evin

Erkeğine gündelikçi hayatlar yaşadılar. Ya tütün tarlasında ya da orman da amele yani o hayata tutunmaya çabalayan fidanlara can vermek adına hayat tükettiler, çile yüklediler kendi hayatlarına. Zaten kazandıkları üç kuruşun bir kısmı posta başı denen aracılara gitse de mutluydular. Kendi mutlulukları tükense de etrafındakiler için mutluluk tükettiler. Evlat olmuş, eş olmuş, konu komşu olmuş fark etmezdi onlar için. Onlar o kadar mucizevi insanlardı ki inanamazsınız. İmkânsızlıklardan imkânlar, kendilerine bile zaman yaratmasını bilirlerdi onlar. O zamanlarda kadın olmak da zordu, çocuk olmak da. Ne kadar da hüzün de biriktirseler, ne kadar da sevinçleri kursaklarında kalsa da onların mutlu olabilecek şeyleri bulma konusunda maharetlerine diyecek yoktu. Öyle evlilikleri pamuk ipliğine de bağlı değildi. Onlar yuvadan vazgeçmek için değil de o yuvayı ayakta tutuma adına mazeretler üretirlerdi. Sanırım bu zamanlara biraz da olsa sağlıklı nesil bırakmalarının sebebi de bu olsa gerek. Babalar da hem yuvasının çilekeş, vefakâr kadınlarına hem de çocuklarına sevgilerini göstermese de hissettirmede üzerlerine yoktu. O ailenin emekçileri kendilerine kalmasa da çocuklarına ve eşlerine paraları hiç mi hiç tükenmezdi. Sanki azaldıkça çoğalıyor gibiydi. Komşular komşuluklar ise bir başkaydı doğrusu. Dedikodusu boldu ama kimseye zararı da yoktu doğrusu. Sohbetler kimi zaman tütün tarlasında, kimi zaman kahvede, kimi zaman ise kapı önlerinde başlar komşu ziyaretlerinde son bulurdu.

Mahalle bakkalımız, yazlık çay bahçemiz ve sinemamız tek lüksümüz ve de eğlencemizdi. En garibanımız bile sinemadan mahrum etmezdi kendini ve sevdiklerini. Bir de bulunduğumuz beldenin futbol takımının maçları ise bir başkaydı. Zemin topraktan da olsa sadece bedenlerde bereler olurdu. O da düşmeden kaynaklı. Ne oynayanın ne de seyredenin kin ve nefreti yoktu. Kimsenin kalbi de kırılmazdı, kırılan en fazla bedendeki uzuvlarda olurdu. O da oynayanlarda yaşayan amatör ruh aşkından yaptıkları işin hakkını vermek adına çaba kaynaklı kasıt olmazdı yani. Galibiyet sonrası coşkular ne kadar ortaksa, mağlubiyet sonrası üzüntüler de o kadar ortak. Herkes her şeyi kendinde yaşardı, sevinçleri ne kimseyi tahrik eder ne de üzüntüleri mutlu. Malzeme de yapılmazdı o zamanlar adı bile geçmeyen reyting uğruna top sahasında yaşananlar; siyah gömlekli bu oyunun saha içindeki tek patronu olan hakemler ise gizli kahramanlarıydı aslında ve bir o kadar da babacandılar. Sırf bu yüzden gördükleri saygıda sınır yoktu. Tek sınır iki düdük sesi arasıydı, maçın başı ve de sonu. O zamanların biz çocuklarına gelince; oyunlarımız o kadar iştahlı, o kadar eğlenceli ve ortaklaşmalı idi ki, zaman nasıl geçti anlamak mümkün olmazdı. Kimimiz dar sokak aralarında taştan kalelerle top oynarken, kimimiz ise bezden bebeklerle çocukluğunda en doğal aile kurma eğitimini oyunda yaşarken havanın karardığını bile anlamazdık. Ta ki annelerimizin mahalleyi çınlatan çığlıklarını duyana kadar. Kimi misket der kimisi de bilye onlarla oyunlarımızda başkaydı, gazoz kapaklarından yaptığımız fırfırlar, üç para ile gol atmaca oyunları, rengarenk taktak oyuncaklarının ömrü de yetmedi günümüz Ççocuklarına. Daha lunaparkların keyfinden bile bahsetmedim sizlere. Kimimizin çocukluğu mu önceydi yoksa yetişkinliği mi hiç mi hiç belli değildi. Kimimiz tütün tarlasında keletir yani sele gölgesinde ya da içinde kendi bulduğumuz oyunlarla, kimimiz ise ya mahalledeki küçük işletmelerde ya da bir usta yanında şayet okumaz ise bir mesleği olur düşüncesi ile kalfa olarak hayata geçti çocukluğumuz. En büyük maceralarımız komşu bahçelerinden meyve aşırmak, sapanla kuş avlamak bir de ne kadar tehlikeli de olsa sulama havuzlarında serinlemek; çocukluk işte! Her ne olursa olsun tekrar tekrar yaşanmaya her zaman layık ve hak eden mekânlar ve zamanlardı o zamanlar.

Şimdi düşünüyorum da şimdiki çocuklar mı şanslı yoksa o zamanki çocuk olan bizler mi? Onlar mı mahrum çoğu şeylerden yoksa bizler mi? Şimdi yüksek yüksek binalardan önce birbirimizin arasına çektiğimiz setler, duvarlar var. Belki bir mahallenin bir siteye sığmasını bırakın belki bir apartmanda barınıyor ama bir mahalle etmiyor. Herkes birbirine soluk mesafesinde yakın ama bir selam mesafesinden bile uzak. Ne kadar tezat değil mi? Ben çocukluğumdaki mahallemi özledim.  O zamanki komşulukları, çocukları, arkadaşlıkları,  dostlukları özledim. Şimdi ben kime hesap sorayım, kim verecek bana o günlerimde yaşadıklarımı?

Zaman ne kadar tüketse de kendini ve bizi; tekrar tekrar o zamanları yaşasak olmaz mı? Çocukluğumuzun çocukları ile çocuklarımızın çocukluğunu buluşturmanın mümkün olması için neler verilirdi neler? O zamanlar bir resim karesinde ya da bir film şeridinde olmasa bile ömür ve de gönül defterinde hoş bir hatıra olarak bizimle yaşlanıp gidecek. Geriye baktığımızda, o günleri andıkça ne kadar tebessüm etsek de mutlaka içimizde her zaman ince bir sızı sızlanıp duracak.

Vesselam ki aşk ola...

28 Mart 2015 Cumartesi

Yücel Uysal Diğer Yazıları

Ömür ve Nefes

Hikayenin Adı Bir ÖMÜR'lük NEFES Olsun

İsimsiz

Kötü alışkanlıklarım var benim.

Göçmen Kızı

Şimdi Nereden Başlayayım

Hayallerimi Ektim

Benim öyle uçsuz bucaksız tarlalarım olmadı

Bayram Bir Yolculuksa

Bayram bir yolculuksa başlı başına. Yol kim, vuslat kim, yola revan olduran kim?

Bir Yuvanın Hikayesi

Şu koskoca şehir kaç yalnızlığı barındırıyor içinde

İnsanlık

Güzel olan sadece sen misin?

Diyecekleri Var

Yağmurların da diyecekleri var

Hüzün Depremleri

Şiirler hep hüzün depremleri yaşatır

Çocuk Gibi

Hayat bazen haylaz bir çocuk olmak

Yük

Taşınan yük ne eldedir ne omuzda ne de sırtta

Başka Ne İster?

Küçük bir sahil kasabası

Nasıl Silerim

Sen gitsen ben kalırım

Sussam

Sussam yalnızlık, konuşsam yalnızlık

Hayallerin Işıkları

Hayat Hep Siyah Beyaz mıdır?

Bir Yanım

Şimdiki aklım o zamanki hayallerime hükmetseydi eğer

Yol Verdim

Bugün gözlerimi açtım sen

Ödüyorum

Kendimi bazı zaman vadesi gelmiş borç gibi hissediyorum

Bir Gülüş

O kadar kolay kazanmadım ben yaralarımı

Söz Eşiği ve Gönül

Sözün eşiğinden demişti bir gönül dostum, sözün eşiğinden. Söz, eşiği ve gönül.

Güvendiğimiz Köprünün Altında Vazgeçilmiş Sopalar

Öküz öldü ortaklık bozuldu, eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı.

Mavi Pinokyo

Pinokyo desem, 80'lerde çocuksanız bir de ilk aklınıza gelen ne olur?

Siyah Beyaz Zamanlarda Çocuk Olmak

Bizim çocukluğumuzda her şey siyah beyazdı.

Seksenlerde Çocukluk Doksanlarda Gençlik

Her devrin çocukluğu da bir başka gençliği de

Spor Deyince

Sevgili okurlar sizlere bu defa bisiklete dair cümleler lütfu ikramda bulunacaktım ama o konuyu sonralara bıraktım. Neden derseniz eğer? Söyle ki;

Sen Hiç Çocuk Oldun mu?

Yazık çok yazık o zaman içindeki çocuğu özgür bırak

Muğla Evleri

Kuzulu kapılardan geçilir bu köhne evlerin hayatlarına

Gadın Moğlam

Harmandalının heybetini özgerlerinde saklayanım

Zafer Haftasını Yaşarken

Ne Mutlu Türküm Diyene

Yorgunluklar

En ağır yorgunluklar

Toroslarda Pedallamak

Her anıyla adına yakışır bir festival

Sizce Bisiklet Nedir?

Sihiri ruhunda olan alameti mucize değil mi sizce?

Gurbet

Sesini duyuramadığın kalp

Gazilik ve Gazilerimiz

19 Eylül Gaziler Günü Münasebeti ve Anısına

Bisikletli Komşu Oturmaları

Her şey gelir geçer dostluklar baki kalır

Güven Kimde Saklar Kendini?

Kime güvenir bu naçiz gönül?

Meçhule Giden Yolculuklar

En koyusundan

Yol Gündeliklerinden

Bisikletin envai çeşit seçenekleri ve yolculukları

Ömür Çiçekleri

Ömrüm adım adım tüketmekte kendini

Bisikletin En Geniş ve Uzun Soluklu Masalı

Uzun Turlar

Kapılar ve Gönüller

Kapılar diyorum

Sarı Saçlı Mavi Gözlü Büyük Önder

Denizden daha mavi gözler

Anadolu'da Cemiyet Telaşeleri ve İnsana Verdiği Huzur

Neredeyse Ekim ayının başından bu yana yollardayım

Kitap Fuarları Ne Manaya Gelir?

Kitap nasıl bir yolculuk yapar

Sarı Saçlı Mavi Gözlü Büyük Önder

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Gönülden Köprüler Aramızdaki Gönül Bağları

İnsanlar arasında gözlere sırlı bir bağ vardır ki

Sonu Gelmeyen Mektup

Dün dinlediğim bir şiirde geçiyordu ve beni derinden etkilemişti.

Mavilikler

Gök kubbedeki bulut tarlaları

Gök Mavilikler

Gök maviliklerden kalem tutuştursam eline

Tütün Kokan Çocuklar

Gariban zamanların yokluk görmüş çocuklarıydık

Gadın Moolamızı (Muğla'mızı) Anlatan Geçmişten Çocuk Gözüyle

Siyah Beyaz Hatırat, Anekdotlar

En Soğuk Yangın Sarıkamış

Sarıkamış deyince çok şeyler yazılır ve çizilir.

Yarım Kalmış Çocukluk

Nerede eksik kalmış çocukluk görsem

Herkesin Penceresi Farklı, Bakılan Avlu Tek

Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim

Gözlerimizi Kurutuyoruz

Çocukluk zamanlarımdan hatırlıyorum

Yarası Aynı Yerden Olanlar

Can Bağıyla Birbirlerine Bağlı Olanlar

Harfler, Kelimeler, Cümleler ve Onların Yolculukları

Harfler tek başına yağmur damlaları gibidir bazı zaman

Başka Bir Çınarıdır İnsanın Dostları

İnsanın hayatında çınar ağaçları vardır.

Yaşamanın Kıymetini Bilerek Yaşamak

İnsan elinde olanların kıymetini bilmesi gerekir

Eski Zaman Sevdaları

Eski sevdalara dair ne varsa öyle yaşamalı

Sınıfta Kaldık

Bundan sonra zor geçerim Toroslar'dan öte yana

Boğazımdan Geçmiyor

Çanakkale... Söze Girince

Hak İkramı Başmisafir Ramazan-ı Şerif

En mukaddes ay

Aşkın Ateşi

Ömürden Nefese AŞK OLA

Sen Kokan Şiirler

Sana sen de benim gözlerim gibi baksaydın

Vefa

2. yıla merhaba

Bayram Yaklaşmış, Kapıya Dayanmışken

İyi Bayramlar

İstiklal'e Giden Gemi

Kabus gibi, buhran içinde geçen günlerin içinden

İyice Bir Düşün

Önce aklını başına devşir

Özlemdeki Mahallemiz

Ben, çocukluğumun tek şahidi olduğu eski mahallemi özledim

Babam, Ben ve Oğlum

Öncesi evlatlık, ortası babalık

Özkan Uğur ve Giden En Kıymetlilerin Ardından

Ele güne karşı yapayalnız böyle de olmaz ki

Ellerimiz

Ne işe yarar eller, ellerimiz?

Ben Zamanın Yalancısıyım

Eylül gelmiş diyorlar

Yazılanlarımın Hikayesi

Yıl 2013 güz aylarında başladı her şey. Ufak tefek atışmalar, sanılır ki iki ozan karşılıklı atışıyor

Gözlerimizden Söylemesi Kalbinizden İnanması

Okuyup, yazdığımız konuştuğumuz dil basittir aslında

Kutlu Olsun Cumhuriyet

Ne Mutlu Türk'üm Diyene

Kitap Fuarları Ne Katar İnsana?

Farkımız İnsanlığa Adımlarımız

Merzifon Yılları

1997-2001 yılları arası geçen dört yıl

2024'ün ilk ayak izleri

Yeni bir yıla merhaba dedik

Hakemler Kimdir

Malumunuz 2023'ün son günlerinde hakemler gündemin başköşesinde

Kitap Gibi Aklı Selimler Bile

Limanda ne kadar gemi varsa hepsi de gittiler

Sizi Siz Yapan, Sizin Farkındalığınız Nedir?

Hepimizin bir ekmek parası telaşı var

İki yaka bir aşk olur mu dersiniz?

Aşkın dini, milleti, rengi olur mu?

Filistinde Çocuklar

İnsanlığın doğduğu topraklar

Şehrin Eski Hafızaları

Eski evlere yakışır mı fiyakalı vesikalar?

6 Şubat Ağır Yıkım

Öyle bir afet düşünün ki...

Gerçek sevdalar baharda kelebekler gibidir

Hayatın her anının kıymetinin anlaşılma etkisi

Heves

Biraz mavilik bir tutam bulut heves eder yüreğim

Sen Şimdi Baharlarınsın

Bazı zamanlar zamansızdır bazı anların ise tarifi imkansız

Çanakkale Vatan Sana Can Feda

Çanakkale Geçilmez

8 Mart, Kadın, Ramazan, Emek ve Hak Hukuk

Kutsalıdır her inancın kadın

balikesirticaretplatformu.com 100 Yüze Danışmanlık İştirakidir.
© Telif Hakları 2021. Tüm hakları saklıdır.
balikesirticaretplatformu.com 100 Yüze Danışmanlık İştirakidir. ComveCom
© Telif Hakları 2021. Tüm hakları saklıdır.