İnsan

Her insan modelinin inancına göre farklı tanımlar ile tarif edilir. Özü büyük ışığın Yani Allah'ın bir zerresidir. Ya da büyük enerji bütününün bir parçasıdır. Yine inanış tariflerine göre Nur ya da enerjisel frekansa sahip bir ışıktır. Özüne bakılırsa aslında ikisi de aynıdır.

Her iki tanımda da sonuç olarak bir bütünün zerresidir. Bu zerre o bütünün tüm özelliklerini içinde barındırır. Bütünden ayrılırsa bir HİÇ, içinde olursa HEP olur.

HİÇ olma kavramı ile HEP olabilme kavramı, Dünya da madde formunda iken ışık formu ve madde formu arasındaki geçişi deneyimini dengelemesi gerekir. Bu dengeyi kurabilme aralığındaki tekâmül sürecinde Sadece dünyadaki varlığına ait duygularla deneyimlenir. Amaç bu süreci dengede geçirebilmesidir.

Duygular iki şekilde de İnsana geçiş yaparak var olur. Birincisi anne babasından sperm ve yumurtadaki bilinç ile döllenme sırasında gelir ki bu duygu ve bunlara ait Atasal genetik aktarımlardır. Döllenme sonrası gelişimini devam ettirirken daha dünyaya geçiş yapmadan içinde geliştiği sıvının hücre hafızası ile Annenin ve daha görmediği dış dünyanın duygu değişimlerinden etkilenmeye başlar. Bu etkiler Annedeki duygu frekans değişimlerinin amnio sıvısı hücre hafızasını değişime uğratarak bebeğe geçişini sağlar. İnsanda olduğu gibi bebeğinde hücrelerinde su, hücre sıvısı olarak bu hafıza aktarımına maruz kalır. Kısaca bebek daha doğmadan dış dünya etkileşimleri almaya başlamıştır bile.

Bebek doğduğunda ilk duygu deneyimi KORKU dur. Eğer doğum deneyimi normal doğumsa sınırlı bir alandan sınırsız korunmasız bir alana çıkmaya zorlanma süreci, düşme korkusu edinir. Eğer doğum deneyimi sezaryen ise zamanı gelmeden annesinden koparılma, sökülüp alınma, sürecini başkalarının belirlediği değer verilmeme, yönetilme, aciz bırakılma değersizleştirilme ve tamamlanamama korku ve endişelerinin içinde bulur kendini. Her iki dünyaya geliş şeklinde ortak olan ise bu farklı dünyada hayatta kalabilmek için nefes alma zorunluluğudur. Nefesi ciğerleri zorlanarak müthiş bir acı çekerek alır. Bu da diğer öğrendiği duygudur.

Bebek dünyada ortama alışmaya çalışırken dışarıdan duyduğu ses, görüntü ve davranışları belleğine kayıt etme ile başlar. Bu süreçte en yakın çevreden aldığı inançları da kendi bilinç altına kök inançlar olarak kayıt etmeye devam eder. Aslında bunlar onun mükemmel varoluş program kayıtlarında yoktur. Tıpkı yeni aldığınız bilgisayarınıza yüklediğiniz programlarla bulaşan virüsler gibidir. İlk zamanlar programınız etkilenmemiş gibi görünse de zamanla verilerde bozulmalara neden olacaktır. Direk bilinçaltı kayıtlarına kaydedilerek derinlere giderek bu mükemmel varoluşun işleyişini sabote ederler.

Bu süreç insanı zorlayıcı tekâmül boyutuna adım attıracaktır. Buz dağının görünmeyen yüzü denizin altında oluşmaya başlamıştır artık.

Eğer insan kendi merkezinde kalmayı başarıp enerjisini koruyarak varlığını koruyup yaşayabilirse ve içindeki bilgelik kodlarını açabilirse o zaman alttaki buz dağını yani bilinç altını bilinci ile eğitip daha kaliteli yaşam sürmeyi de başarabilecektir.

Sevgi ve Şifa ile

Aysun Güven

Ruh Beden Tasarımı

aysunguvenym@gmail.com