Aşk

Yaratıcı güç, bilinç yaratım gücüne olan aşırı saf sevgi ve bağlılık gücü ile yarattı aşkı. Bu aşk ile hiçlikte heplik yarattı ve onu hiçliğe çekti. Aşk boşluk içinde çok büyük bir güç olarak doğdu ve bunu yarattıklarının hamuruna kattı.

İnsanlara en çok sahip olmak istediğin nedir dense hani meşur 10 popüler cevaptan birkaçı para, mutluluk, huzur, sağlık ve en çok ta aşk cevabı gelir. Aşk tüm toplumlarda, tüm zamanlarda, her kültürde var olmuştur. Hemen her insanın tüm hayatı boyunca en az bir kere yaşadığı ya da yaşamak istediği bir duygudur. Yüzyıllardır gündemden hiç düşmeyen efsaneler konu sanatçılara ilham, savaşlara neden olmuştur aşk. Kimi zaman yüreğini tükettirecek kadar gözyaşı akıttırmış kimi zaman da yüzü güldürüp güzelliğe güzellik katıp bulutların üzerinde çıkarak, engin okyanuslar aştıracak kadar kanatlandıran AŞK. Aslında Aşk yaratımdan gelen gücün aşırı sevgi ve bağlılık duygususun tanımısın.

Dünyada ise hayal edilen ile gerçeklesen arasındaki geçen zaman olarak algılanır. Aşk insanda en temel olarak sayılan duygudan veya birçok hayvan türündeki mutluluktan pek bir farkı yok. İnsanda ki aşk tüm bedensel olaylar gibi tamamen beden kimyasıyla oluşmuş bir sürece verilen tanımdır. Hiçbir madde dışı ya da soyut bir anlama sahip değildir. Aşk denilen bu süreç diğer duygular dahil sadece beyinde başlayıp beyin ile devam eder ve beyin ile de son bulur. Beyindeki bu değişim diğer organları etkileyebilir.

Aşk görsel bir şeyle başlar, an beyinde çekilen fotoğrafın sadece 1,5 dakika sonrası kişi aşık oluyor. Buna bir akıl tutulması hali de denmekte. Beyin ilk karşıdaki kişinin aura denilen enerji alanını algılıyor. Karşılıklı alışveriş kayıtları analiz ediliyor ve birbirlerine olan dersler ile o kişilerin enerjisel alanlarından almış oldukları bilgiler ile etkileşim kimyasal olarak bu zaman diliminde oluşur. Bu süreçte enerjilerle birlikte bedende deriden yayılan koku, görmenin, dokunmanın da önüne geçiyor. Kişi aşık olabilmesi için o kokuyu alması gerekiyor. Bu koku nasıl bir koku mu? Bu kokuda koku yoktur desem şaşırtır değil mi sizi, ama gerçekten burnunuzla algılayabileceğiniz bir koku değil bu koku sadece ama sadece beyinden algılanıyor ve beyin uyarılıyor bu koku ile.

Bu koku ter bezlerimizden salgılanan feromon denilen kokusuz kokulardır bunlar hem beyin mekanizmasında hem de bağışıklık mekanizmasında yer alır. Bu uyaran kokular size uygun ise sizde bir anlam taşıyor ve aşık oluyorsunuz. Kısaca iki kişi arasında kimya tutuyorsa aşık oluyorsunuz.

Hadi bakalım aşık oldun şimdi ne olacak? Aşk insanda farklı duyguları, davranış şekillerini, beraberinde getiriyor. Aşık olunduğunda birçok nörotransmiter devreye giriyor. Dopamin ve noropineptin hormonları beynin ödül kısmında yer alıyor. Bu iki hormon etkilendiğiniz aşık olduğunuz kişiye bütün ilginizi vermenizi hatta onu dünyanızın merkezine koymanızı sağlıyor. Kişi bunu yaptığında karşısından da sadece kendisine aşık olmasını bekliyor. Bu kimyasal etki kokainin yarattığı etki ile hemen hemen aynı etkiyi yaratıyor. Aşık olduğun kişi ile geçirdiğin her anı yaşaman sağlayan hormon da Dopamin dir.

Dopamin artarken beyinde azalan seratonin sizin takıntılı düşünceler kurmanıza neden olursa da bu kişiden kişiye değişebilir. Kısaca aşk insanda değişim yaratıyor teorisi gerçekmiş. Aşık olan kişinin ilk belirgin özelliği kalp atışıdır. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlar. Enerjisi çok yükselir, avuç içleri terler. Böyle etki hissediyorsanız aşık oldunuz demektir. Fark etmesen de o kişiye baktığında göz bebeklerin kocaman oluyor büyüyor onu gördüğünde anlamsızca gülümsüyorsun, dilin tutuluyor cümle kuramaz hale geliyorsun. Anlamsız kıskançlık duyguları yaşıyorsun. Gece gündüz onu düşünmeye başlıyorsun ve karnında kelebekler uçuşuyor. Bu söylediklerimi yaşıyorsan Tebrikler artık AŞIK sın.

Aşık insan daha çok öğrenmeye açık olur, çalışmaktan keyif alır ve daha coşkuludur. Sağlıklı bir aşk yaşıyorsa kişi daha da mutludur. Aman bu bağımlılık haline gelmişse depresiftir. Aşk agresifliği azaltır kişiyi daha hoşgörülü yapar. Aşık olan çevresine baskı ve öfke saçmaz, uyumlu ve pozitiftir. İngiltere'de yapılan araştırmalar aşk halinin romantizm süresinin maksimum 2,5 yıl olduğu söylenmektedir. Kısaca 2,5 yıl sonra hormonlar yavaş yavaş düşmektedir. Aşk halinden uyandığında hala karşındaki ile iletişim kurabiliyorsan hala bir şeyleri birlikte yapmaktan keyif alabiliyorsan işte o zaman ömür boyu süren bir aşk yaşıyorsun. Eğer o sarhoşluk halini özlüyorsan o zaman o ilişkinin ömrü bitmiş yeni ilişkileri arıyor oluyorsun.

Bu bir çeşit beyindeki hormonların sana attığı kazıkmış demek doğru oluyor. Kişi bu mutluluk halini ömür boyu yaşamak için durmadan aşık olmak istiyor. Kelimenin enerjisel anlamıyla baktığımızda Aşk yürüdüğün yeri hissettiren köklendiren, karşındaki kişiyi beslemek için onun farkındalığı ile karşılıksız sevgi ve onun farkındalığını sende oluştururken kendindeki becerilerin ne olduğunun farkındalığını san açtırıp iletişime geçiren ve yüksek boyutlardan almış olduğun frekans ile kendini de yükselttiğin bir enerji alanını açtırıyor sana.

Bu aşk duygusunu farkındalık çoğaldığında tüm yaratılana duymaya başladığında o 2,5 yıl yaşadığın his ömür boyu sürer gider. Sadece karşı cinsin alanında dönüp durmaz gözünü kör etmezsin, onu da bu mutluluk alanına çekersin ve farkındalığını arttırısın. Mutluluk denilen bu hisler bütünlüğü beyninde devam eden dopamin hormonunu devamlı salgılamaya devam eder.

İşte AŞK değişimi içimizde açmaya başlayıp, hayatımızı kendimize göre yeniden yaratma konusunda özgür kılıyor.

DEĞİŞİM ZAMANI GELDİĞİNDE DEĞİŞİM, AŞK İLE DEĞİŞMEYE BAŞLAMIŞTIR BİLE.

Sevgi ve ışıkla

AYSUN GÜVEN

Ruh ve Beden Tasarımı