Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bunu fark ettirmek istiyorum sana. Biriktirmiş olduğun deneyimlerine geçmişten getirdiklerine ve hatta başkalarının yaşadıklarından aldığın duygularla adım atıyorsun, bunlara dayanarak davranıyorsun. Geçmişte varmış olduğun sonuçlara göre hep yürüyorsun.
Ya bu sefer ki deneyim onlarda çok daha farklı ise o zaman sen nasıl doğal davranıp yeni tecrübeye açık olabilirsin, bu deneyimi yargısız ve teslimde nasıl kabul ederek yaşayabilirsin?
Şimdi sana soruyorum Kısaca sen nasıl doğal davranabilirsin yaşayacağın bu yeniye?
Geçmiş hükmeder ve geçmiş nedeniyle şimdiki anı göremezsin bile. Geçmişteki deneyimler belki senden, belki atalarından gelen birçok farklı tanımlar, korkular, endişeler, keşkekler, bakış açıları ile dolu. Çoğu sana ait bile değil. Gözlerin geçmişle öylesine dolu ki, geçmişin dumanı o kadar yoğun ki görebilmen, fark edebilmen yeni bir tanım ve bakış açısı oluşturabilmen imkânsız. Bunlardan dolayı da zaten göremezsin! Neredeyse tamamıyla körsün; duman nedeniyle her yer puslu ve seni kör etmiş, geçmiş çıkarımlar nedeniyle körsün, bildiklerin nedeniyle körsün, geçmişten gelenler senin bilgeliğini kapatmış ve birçok bilgi her yeri sislemiş.
Bilgili insan dünyadaki en kör kişidir. Çünkü bilgisiyle hareket eder, durumun ne olduğunu görmez. Mekanik olarak işlemeye devam eder. Bir şey öğrenmiştir; onun içindeki kullanıma hazır bir mekanizma haline gelmiştir o artık ona göre kullanım kılavuzuna göre hareket eder. O bilgeliğini kapatmıştır, sadece ona göre doğru olan bilgiyi kabuldedir.
Şimdi size bir hikâye anlatmak istiyorum.
Pek çok tapınağın çağlar boyunca hep olduğu gibi Japonya'da da birbirine düşman iki tapınak varmış. Rahipler o kadar uzlaşamaz hale gelmişler ki ki artık birbirlerine bakmaz dahi olmuşlar. Yolda karşılaşacak olurlarsa birbirlerine bile bakmazlarmış. Yürürken karşı karşıya gelecek olsalar dahi konuşmaktan kaçınırlarmış; ne üzücü ki yüzyıllar boyunca bu iki tapınak ve rahipleri birbirleriyle selamlaşmamışlar bile.
Her rahibe küçük bir çocuk hizmet eder onun ayak işlerine bakarmış. Fakat her iki tarafın rahipleri kendileri küs olsalar da kendilerine hizmet eden bu çocukların birbirleriyle arkadaş olabilme olasılığından çok korkarlarmış.
Bir gün rahiplerden biri hizmetindeki çocuğa "Unutma, diğer tapınak bizim düşmanımız. Asla diğer tapınağın çocuğuyla konuşmamalısın. Onlar tehlikeli insanlar; onlardan bir insanın hastalıktan kaçındığı gibi kaçınmalısın. Kısaca Vebadan kaçan birisi gibi kaç!" diye tembih etmiş
Tabi çocuk bir yetişkinden daha farklı bir düşünce yapısına sahip olduğu ve sorgulayıcı bakış açısı ile söylenilen sözler Çocuğun ilgisini çekmiş.
Çünkü durmadan ikazlar kısıtlamalar hiç te eğlenceli değilmiş. Rahipten gelen bu kısıtlayıcı yaptırım dolu sözlerin nedenlerini anlayamıyormuş. Her söz giderek çok garip gelmeye başlamış. Okunan onca kutsal metinlerin dilini de anlamakta zorlanıyormuş. Devamlı ilahi sorunların tartışıldığı bu alanlarda Oynayacak, hatta konuşacak bile kimse yokmuş. Hizmet ettiği rahibin "Diğer tapınaktaki çocukla konuşma" demesi onun içinde dayanılmaz bir arzu oluşturmuş. Ve içinde konuşma arzusu giderek daha da yükselmiş. Günlerden bir gün diğer çocukla konuşmaktan kendini alamamış ve Yolda yürürken rastladığı diğer rahibin hizmetlisi çocuğa birden sormuş: "Nereye gidiyorsun?"
Diğer çocuk bu çocuktan biraz farklıymış ve biraz onun duyduğu ilahi konuşmaların tersine felsefi olarak cevap vermiş, çünkü diğer rahip felsefi olarak konuşarak sorunlara cevap ararmış. Doğal olarak ta hizmetli çocuk ondan öğrendiğiyle cevap vermiş
"Gitmek? Giden ya da gelen kimse yok! O beni nereye götürürse" demiş.
Diğer çocuk kendi Ustası olan rahibinden “ölü bir yaprak gibi, rüzgâr onu nereye götürürse oraya giderek yaşadığını pek çok kez duymuştu. Bu nedenle çocuk, "Ben yokum! Yapan birisi yok, o halde nasıl gidebilirim? Neler saçmalıyorsun? Ben ölü bir yaprağım. Rüzgâr beni nereye götürürse..." dedi için onun söylediklerine göre cevaplamış soruyu.
Bizim çocuk donakalmış bu cevaba. Cevap bile verememiş, söyleyecek bir şey bulamamış. Ve gerçekten de çok, zor durumda kalmış. "Ustam bu insanlarla konuşmamalı derken haklıydı; bunlar tehlikeli insanlar. Bu nasıl bir konuşma tarzı? Çok basit bir soru sordum: 'Nereye gidiyorsun?' Aslında nereye gittiğini biliyordum çünkü ikimiz de pazardan sebze almaya gidiyorduk. Basit bir cevap iş görürdü" diye düşünmüş, kızgın bir ruh haliyle yoluna devam etmiş.
Kahramanımız çocuk döndüğünde ve ustasına “Üzgünüm beni bağışla. Benim konuşmamı yasakladınız ama ben sizi dinlemedim. Aslında siz yasakladığınız için kendime hâkim olamadım. Bu tehlikeli insanlarla bu ilk konuşmamdı. Çok basit bir soru sordum yalnızca: 'Nereye gidiyorsun? “Dedim ve o da garip şeyler söylemeye başladı.
“ Gelmek yoktur, gitmek yoktur. Kim geliyor? Kim gidiyor? Ben saf boşluğum, sadece rüzgârdaki ölü bir yaprağım. Ve rüzgâr beni nereye götürürse...” dedi bana.
Ustası "Sana demiştim! Şimdi, aynı yerde duracaksın ve o geldiğinde ona yine aynı soruyu soracaksın, 'Nereye gidiyorsun?' Ve sonra o bu şeyleri söylediğinde sadece, 'Bu doğru. Evet sen ölü bir yapraksın, ben de öyleyim. Ama rüzgâr esmediğinde nereye gidiyorsun? O zaman nereye gidebilirsin?' diye sor. Ve usta rahip kızgın bir duygu ile bu onu utandıracaktır, utandırmalıdır da hatta yenilgiye uğramalıdır. Bizler yıllardır sürekli atışma halindeyiz. Onlar bizi hiçbir tartışmada yenilgiye uğratamadılar. O yüzden yarın bu yenilgi onlarda olmalı der' demiş.
Kahraman çocuğumuz erkenden kalkar soracaklarını tekrarlar iyice öğrendiğinden emin bir şekilde diğer çocuk ile karşılaştığı yere gider ve durup onun gelmesini bekler. İçinden de sorusunu tekrar eder çocuğun uzaktan geldiğini görür ve “işte şimdi tamam der kendine!"
Çocuk gelince ona "Nereye gidiyorsun?" diye sorar. Ve çocuktan aynı cevabı vermesini bekler artık utandırma fırsatı onundur.
Fakat çocuk bu sefer yine farklı bir cevap verir, "Bacaklarım beni nereye götürürse." Diye başka bir cevap verir. Oysa kahramanımızın beklediği Rüzgârın, hiçliğin, bir şey yapmayanın bahsi geçmiyor ki bu cevapta ee Şimdi ne yapmalı? Diye düşünür kahraman çocuğumuz şaşkın ve kafası karışmış olarak. Bu cevaba hazırladığı cevaplar çok saçma kalacak, ezberlediklerini tekrarlaması çok alakasız olacak. Başı önde tekrar mağlup olmuş, artık gerçekten aptal olduğunu düşünerek ve utanarak, "Bu çocuk gerçekten garip şeyleri biliyor. Şimdi de diyor ki 'Bacaklar beni nereye götürürse'" diyerek ne demek istedi ki şimdi diye düşünerek ustasının yanına gelir.
Ustası "Bu insanlarla konuşmamanı söylemiştim sana! Onlar tehlikeli, bu bizim kaç yüzyıllık deneyimimizdir. Ama artık bir şey yapmak gerekiyor diye hiddetle çocuğa yarın ona tekrar 'Nereye gidiyorsun?' diye soracaksın. Ve sana, 'Bacaklarım nereye götürürse' dediğinde, ona de ki, 'Ya bacakların olmasaydı, o zaman ne olacaktı diye sormaya devam et, şu ya da bu şekilde susmak zorunda kalacak" demiş.
Ertesi gün bizim kahraman yeniden aynı yere gider, çocuğu bekler ve gelince ona aynı soruyu sorar "Nereye gidiyorsun? Der ve cevabı bekler.
Ve diğer çocuk da ona "Pazara gidip sebze almaya. "diye cevap verir.
İnsan normal halinde geçmişe göre yaşar ve hayat değişmeye devam eder. Hayatın senin çıkarımlarına uymak gibi bir zorunluluğu yoktur. Bu nedenle hayat kafa karıştırıcıdır; çok bilgili kişi için de kafa karıştırıcıdır. O tüm hazırlanmış cevaplara sahiptir. Ama hayat hiçbir zaman aynı soruyu tekrar karşına çıkarmaz. O yüzden çok bilgi bilgelik karşısında hep eksik kalır. İçindeki bilgeliğe inanırsan bilginin her zaman değişkenlik içinde olma ihtimaline göre yol alabilecek esneklik içindeki bakış açıları sana yol gösterecektir. Kendin ol, kendine güven. Öğrenilmiştik başkasına ait olan ile kendine aitmiş gibi onu savunarak yol alma. En doğru yol senin yürüdüğün, sana ait olan ile düşündüğün, konuştuğundur.
Sevgi ve ışıkla
AYSUN GÜVEN
Ruh ve Beden Tasarımı
BEN kendi hayat yolumun haritasını çizdim ve yürüyorum. PEKİ SİZ?
Bu verilmiş olan hediyenin amacı ise kim olduğumuzu hatırlamak ve tekrar bu beden ve zamanda onu bu dünya yaşamında var etmektir.
Ne aradığını bulabildin mi peki?
Kadın kelimesinin içinde her söylendiğinde tınlayan ses frekanslarına bakmak geldi bugün içimden. Biz neyin gününü kutluyoruz bu gerçek anlamda tınlayabiliyor mu? Diye düşündüm.
Zeytinin insanoğluna fayda katmaya çalışırken yaşadığı tekâmül.
Her insanın hayatında kendini tutsak tuttuğu duyguları vardır.
Şimdi kulağını aç ve DİNLE!
Keyif için HAYATINIZI ve YAŞADIKLARINIZI bir daha sorgulamaya ne dersiniz?
Ramazan ayının ses frekansına bakalım mı?
Yapay Zekanın nasıl işlediğine bir bakalım
Peki bunu nasıl yapabiliriz?
Varoluş felsefesi ruh ve bedeni bütün sayar
Sizler bu öğretiler hakkında ne düşüneceksiniz?
İnsan doğarken nefes alabilmesi için ağlamaya ihtiyaç duyar.
Değişiklik Olsun Size Bir Türlü Tarifi Vereyim
Bugün sizlerle AİLE hakkında sohbet edelim istedim.
Bir önceki yazımda annenizin ve babanızın önceki atalarınızın hayatınızı ne kadar çok etkilediğini yazmıştım.
Bugün bir hikaye anlatacağım size.
Hayatınızın her evresinde doğumdan ölüme kadar sizlere devamlı yol gösteren ,kanat olan insanlar, belki de göremediğiniz koruma alanları vardır.
Afrika'ya araştırma yapmak için giden bir bilim adamı, bir kabilede kalmaya başlar.
İnsan denilen varlık
Yaşam bir sahnedir, biz ise oyuncuları...
Bir hikâye anlatayım bugün size, Umarım hoşunuza gidecektir...
Hep tavşanla kaplumbağa yarışacak değil ya...
Merhaba bugün size ağaç ve insan arasındaki benzerlikten bahsetmek istiyorum.
İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
Kromozom konusu devam...
Bir çocuk ile bir yetişkin arasındaki nasıl farklar vardır?
Kanserden ölen Erma Bombeck'in hayat üzerine yazdığı son sözleri
Binlerce yıl önce arkeolojik kazıda bulunup çıkarılmış olan bir tabletten alınmış bir yazıyı sizinle de paylaşmak istiyorum.
Ona güvenin ve HAYAT denilen yolculuğun keyfini yaşayın.
Ay, Dünya’ya en yakın gök cismi olması nedeniyle eski zamanlardan beri kolaylıkla gözlemlenebilmiş.
Aşk hayattan önce başladı.
Bu yazımda sizlere Osho’dan bir alıntı yapmak istedim.
Yılda bir kez Güneş ile kavuşumu gerçekleşecek olan yıldızın evrensel sayı değerlerinin ne anlama geldiğini incelemek istedim
Bilincin yükselip, gelişebilmesi için Ku frekansının titreşimine ihtiyaç vardır.
Çocuk bilincinin dünya hakkındaki sonuçları basittir ama dünyasal gerçeklik değildir.
Haydi, ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir zaman yolculuğu yapalım hep beraber ve Eski Mısır’a yani tam M. Ö. 3000’li yıllara gidelim.
5-6-7 Temmuz’da Sirius Güneş ile kavuşuyor, bununla ilgili de bir yazı paylaştım sizinle.
Hayatta her şey farklı olasılıklar dahilinde yaşanır.
Arjantinli ünlü golfçü Robert De Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış,
Her toplum birbirinden etki alır. Dünya da yaşam devam ettiği sürece de bu devam edecektir.
Hayat akan bir su gibidir. Bilinmeyen kaynaktan başlar ve akar gider.
Yara derin de olsa eğer onu iyileştirmeye gönüllüysen bil ki iyileşecektir.