Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Malum Ramazan da iftar sofralarımız bir ayrı güzel ve özel olur. Benim iftar için yemek tarifim biraz farklı olacak umarım beğenirsiniz.
Aşçı soğanı alır önce kabuklarını soyar. Aşçı bilir ne yapacağını ama soğan bir haberdir başına ne geleceğinden. Soğan şaşkın tabi...
İnce ince doğramaya başlar. Soğanın canı yanar ne olduğunu anlamaz. Aşçıya der ki “bak canım yanıyor, Yapma dur!”
Tabii ki bu sefer soğanın halinden aşçı bir habermiş gibi görünür. Aldırmaz soğana. Aşçının tek amacı lezzetli yemek yapmaktır.
Soğanı ince ince kıyar, soğan durur mu karşı atağa geçer ve aşçıyı ağlatır. Soğan bilinçaltında farklı bakar buna. Soğan bu yeter mi karşılıklı acı verme süreci tabi ki hayır?
Aşçı yağı ocağa koyar kızdır birde soğanları içine atar. Soğan daha da şaşkın, yanar kavrulmaya başlar. Feryat eder acımasız diye isyandadır.
Aşçı bilir o kavruldukça içindeki lezzet açığa çıkacak yemeğe tat verecek, ama soğan bunu da bilmez.
O kavrulurken Aşçı havuçları soyar, ince ince dilimler ve onu da atar soğanın yanına. Bu sefer havuç başlar feryada.
Çünkü havuç ta serttir, yumuşamalıdır, o yüzden soğanla birlikte atılır. Neyse ki yalnız değiller, birbirlerinin dilinden anlamayı pişerken öğrenecekler.
Soğan ve havuç kavruldukça biri acısını bırakarak şekerini çıkarır, diğeri sertliğini bırakarak yumuşamaya başlar. Renklensin diye biber doğranır da incedir ama serttir. Onu da kavurmak yumuşatmak gerekir. Birde soğana arkadaş sarımsak atlar,” bensiz olmaz” diye tencere içine. Eh o da soğan gibi acı ama daha çabuk yumuşar.
Aşçı sıradaki etleri küçük küçük doğrar onu da atar içine. Soğan ve havuç arkadaş olmuş dertleşirken birde et gelir. Et çok dertli. Tüm atalarından gelen birikimlerini kavrulurken su olarak salar yemeğin içine. Soğan ile avuç yağın kızgın halinden tam kurtulduk, etin suyu bu yangınımızı hafifletti derken; derdi şikâyeti bitmeyen Et kendi suyu içinde kaynar. Bizim kafadarlar, bu sefer etin dertlerinden bunalmaya başlar.
Et, suyunu atalarından gelen yaşanmışlığını bırakmadıkça, eskiyi şifalandırmadıkça pişmesi mümkün değil.
Soğan, havuç ve et kavrulup pişerken et suyunu salıp hazımla suyunu tekrar çeker. Bu diğerlerine de örnek olur. Bu süreçte hepsi kabule geçmeyi seçerler. Kavrulan kavrulur…
Aşçımız Uzman. Yemeği nasıl pişireceğini bilir bilmesine de pişecek olanlar nasıl pişeceklerini bilemezler. Feryat figan halinde tıkırdar dururlar…
Yaşanmışlıklara takılı kalındıkça onlarla yüzleşmedikçe pişirmez İnsanoğlu da.
Aşçı bu sefer patlıcanları alacalı doğrar doğrayıp tuzlu suya attığı patlıcanlara döner. Onların içindeki acısı çıksın diye tuzlu suya bırakmıştır. Aslında lezzetlidir patlıcan ama içinde çok acı biriktirmiştir bu acı sadece tuz ile çıkar. Sanki “Yarasına tuz basma” deyimi onun için söylenmiştir.
İnsanlara da yaraları çabuk iyileşsin diye söylenmez mi?
Patlıcanın acısı çıkarılmadan yemeğe diğerlerinin yanına işte bu yüzden atılmaz.
Her ne kadar diğerlerinden daha yumuşak olsa da içindeki acı suyu çıkmaz ise tüm lezzeti kaçırıverir ve yemeği yenmez hale getirir.
Sonra dağılan patates, nazlı kabak doğranır. Patates hayata negatif bakar, bakış açısı dar ve karamsardır. Kararmaması için suya konur.
Su bilgidir, onu kararmaktan kurtarır.
Kabak çok hassastır. En ufak etkide kendini feda eder, suya, tuza gelmez süner, yumuşar gider.
Aşçı bunları sağlamlaşacak etrafını sertleştirecek salçayı da hazırlar onları sarsın sarmalasın diye en son katar yemeğe. Eee bir de renk gerek, güneşin yaşam enerjisiyle yüklenmiş salça güneş gibi sarmalıdır hepsini. Salça hepsine bulaşarak sararak yapar. Sebzeler naiftir, suludur çabuk pişer dağılır, Salçanın amacı onlara bulaşarak yüzeylerini sertleştirip korumaktır. Dağılmasınlar diye dışlarını sertleştirmelidir.
Bütün hepsinin iyi pişmekten başka çaresi olmadığı gibi varlıkları da dağılmamalı, kendilerini kaybetmemelidirler. Görünümü, sunumu iç açıcı olmalı ki keyifle yenebilsin.
Hazırlanmış tüm sebzeler biraz salça ile birlikte hafif hafif kavrulurken baharatları da atılır iyice lezzetlensinler diye. Artık bir aradadır hepsi, tatlanmış yumuşamaya, yüz tutmuş diğerlerinin farkında ama daha kaynaşamamışlar. Dışlarında sınırları, içlerinde yargıları ve benlikleri vardır, bütün olamamışlardır.
Aşçı hepsinin kaynaması için, içine sıcak su ilave eder ve hızlı ateşte bir taşım kaynatır. Bizimkiler yine şoktalar. Eee alışmışlardı birbirlerine. Sıkı fıkı olmuştu hepsi bu su onları ayırdı birbirinden altları üstlerine gelir kaynadıkça hepsinin.
Oysa bilmezler bazen dünyanın altı üstünden daha iyidir.
Fokur fokur kaynamaya birbirlerine sataşmaya başlarlar. Birbirlerine çarpıp dövüşmekten kendilerini fark edemezler bile. Hepsi karşısındakini suçlar.
Off tam bir kaos…. Eee şimdi ne olacak.
Bir müddet sonra kısık ateşe çevirir aşçımız tencerenin altını. Sakinleşsinler durulsunlar kendilerini için için fark etsinler diye. Bir bütünde sakin sakin pişmekten başka şanslarının olmadığını fark etsinler ister Aşçı.
İşte o zaman birlik olmanın tadı, bereketi gelir, birbirlerini şifalandırırlar Birlikte güç doğar, huzur doğar, keyif doğar, lezzet doğar
Yorulmuşlardır artık kaynamaktan, içinde oldukları kaotik ortamdan. Direnmekten vaz geçmişlerdir ve teslime geçmeye başlar sertlik derecelerine göre hepsi.
Sonuçta tıkırdaya tıkırdaya pişmeye başlamışlardır artık. Gevşemişlerdir birbirleriyle anlaşmışlardır.
Artık ben değil biz olma yoluna girmeye karar vermişlerdir.
Belli süre sonra yemeğin kokusu muhteşem gelmeye başlar. Ayrı kokular yerini lezzetli türlü kokusuna bırakılmıştır, acılıklar tatlanmaya, sertlikler yumuşaklığa, ayrılıklar bütünlenmeye ve eski yaşanmışlıklar şimdiye kendini odaklamıştır.
Yargılar, tanımlar, benlikler, hırslar, öfkeler hepsi gitmiştir. Kaos yok olmuş yeni oluşumun başlangıcı vardır artık.
Aşçımız pişen yemeği hemen servis etmez. Kaynaması bitse de demlenme süreci gereklidir. Çiğ davranışlarını hatırlayıp pişmiş hallerine uyumlansınlar ister. Lezzeti daha da lezzetlensin diye bekler.
Hemen servis yaparsa bir olurken ki kavga, kızgınlık, yangınları, yakar etrafı. Bu durulsun, azalsın diye bekler bir süre, harı geçsin ister…
Ve servis zamanı …
İşte bütün olmanın muhteşem kokusu, tadı ve görüntüsü.
İŞTE HAYATIMIZ DA BÖYLE…
Kimimiz soğan, kimimiz, biber, havuç, et, patlıcan ….
Pişme sürecimiz, soyulma kesilme şeklimiz farklı. Duygularımız farklı. Birlik bilincimiz farklı.
YARADAN muazzam bir ressam. Bizler ise büyük resmi göremeden feryat içinde dolanıyoruz DÜNYA DA.
Muazzam AŞÇI, dirensek de lezzetlenmemiz için kesiyor doğruyor, pişiriyor, Bu tarifte yaşanılan her süreç bizdeki tekamül sürecinin bir yansıması.
İstesek te istemesek te o lezzetli yemeğe dönüşmek zorundayız.
Dirençlerimizi kırıp, kalıplarımızı esnetip, tül kadar geçirgen, bir lastik top kadar esnek olmak ve farkındalık içinde pişip lezzetlenmek nasip olsun.
Sevgi ve Işıkla
AYSUN GÜVEN
Ruh Beden Tasarımı
BEN kendi hayat yolumun haritasını çizdim ve yürüyorum. PEKİ SİZ?
Bu verilmiş olan hediyenin amacı ise kim olduğumuzu hatırlamak ve tekrar bu beden ve zamanda onu bu dünya yaşamında var etmektir.
Ne aradığını bulabildin mi peki?
Kadın kelimesinin içinde her söylendiğinde tınlayan ses frekanslarına bakmak geldi bugün içimden. Biz neyin gününü kutluyoruz bu gerçek anlamda tınlayabiliyor mu? Diye düşündüm.
Zeytinin insanoğluna fayda katmaya çalışırken yaşadığı tekâmül.
Her insanın hayatında kendini tutsak tuttuğu duyguları vardır.
Şimdi kulağını aç ve DİNLE!
Keyif için HAYATINIZI ve YAŞADIKLARINIZI bir daha sorgulamaya ne dersiniz?
Ramazan ayının ses frekansına bakalım mı?
Yapay Zekanın nasıl işlediğine bir bakalım
Peki bunu nasıl yapabiliriz?
Varoluş felsefesi ruh ve bedeni bütün sayar
Sizler bu öğretiler hakkında ne düşüneceksiniz?
İnsan doğarken nefes alabilmesi için ağlamaya ihtiyaç duyar.
Bugün sizlerle AİLE hakkında sohbet edelim istedim.
Bir önceki yazımda annenizin ve babanızın önceki atalarınızın hayatınızı ne kadar çok etkilediğini yazmıştım.
Bugün bir hikaye anlatacağım size.
Hayatınızın her evresinde doğumdan ölüme kadar sizlere devamlı yol gösteren ,kanat olan insanlar, belki de göremediğiniz koruma alanları vardır.
Afrika'ya araştırma yapmak için giden bir bilim adamı, bir kabilede kalmaya başlar.
İnsan denilen varlık
Yaşam bir sahnedir, biz ise oyuncuları...
Bir hikâye anlatayım bugün size, Umarım hoşunuza gidecektir...
Hep tavşanla kaplumbağa yarışacak değil ya...
Merhaba bugün size ağaç ve insan arasındaki benzerlikten bahsetmek istiyorum.
İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
Kromozom konusu devam...
Bir çocuk ile bir yetişkin arasındaki nasıl farklar vardır?
Kanserden ölen Erma Bombeck'in hayat üzerine yazdığı son sözleri
Binlerce yıl önce arkeolojik kazıda bulunup çıkarılmış olan bir tabletten alınmış bir yazıyı sizinle de paylaşmak istiyorum.
Ona güvenin ve HAYAT denilen yolculuğun keyfini yaşayın.
Ay, Dünya’ya en yakın gök cismi olması nedeniyle eski zamanlardan beri kolaylıkla gözlemlenebilmiş.
Yaşadığın hayatın içinde her adım attığında, bir şeyler yapmak istediğinde ya da yaparken her zaman geçmişe göre davranıyorsun.
Aşk hayattan önce başladı.
Bu yazımda sizlere Osho’dan bir alıntı yapmak istedim.
Yılda bir kez Güneş ile kavuşumu gerçekleşecek olan yıldızın evrensel sayı değerlerinin ne anlama geldiğini incelemek istedim
Bilincin yükselip, gelişebilmesi için Ku frekansının titreşimine ihtiyaç vardır.
Çocuk bilincinin dünya hakkındaki sonuçları basittir ama dünyasal gerçeklik değildir.
Haydi, ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir zaman yolculuğu yapalım hep beraber ve Eski Mısır’a yani tam M. Ö. 3000’li yıllara gidelim.
5-6-7 Temmuz’da Sirius Güneş ile kavuşuyor, bununla ilgili de bir yazı paylaştım sizinle.
Hayatta her şey farklı olasılıklar dahilinde yaşanır.
Arjantinli ünlü golfçü Robert De Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış,
Her toplum birbirinden etki alır. Dünya da yaşam devam ettiği sürece de bu devam edecektir.
Hayat akan bir su gibidir. Bilinmeyen kaynaktan başlar ve akar gider.
Yara derin de olsa eğer onu iyileştirmeye gönüllüysen bil ki iyileşecektir.