Güven

İnsanlarla hayatı paylaşmak zordur. Onları olduğu gibi kabul edebilmek, her yönüyle tanımak, kendi dünyanızı bir insana açabilmek gerçekten zor bir iş. Tüm bunları kolaylaştıran tek bir duygu var ki onun adı da "Güven"

Her insan yaşamı boyunca güven duygusuna ihtiyaç duyar. Çünkü yaşamın en büyük gereksinimlerinden biridir insanın kendini güvende hissetmesi. Eşiniz, aileniz, dostlarınız size güven verebildikleri ve güvendiğiniz için yanınızdadır. Güven kelimesinin anlamı aslına bakarsanız tektir. Bu ilişkilerde başınızı yasladığınız bir omuz, dostlukta size uzanan bir el ya da aile ilişkilerinizde sizi içtenlikle dinleyen bir çift göz olabilir.  

Güven insandan insana değişkenlik gösterir. Kimi insan birine tanıdığı anda güvenir ama zaman içinde karşısındaki insanın gördüğü yanlışları ve yaşadıklarıyla bu güven duygusunu kaybetmeye başlar; kimi insan ise kimseye güvenmez ancak karşısındakini tanıdıkça o duygusu gelişmeye başlar. Kişiden kişiye değişen bu güven biçiminin sebebi insanın çocukluğuna, geçmiş yaşanmışlıklarına bağlı aslında. Çünkü güven duygusunun temelleri çocukluk dönemlerinde, ilk anne-bebek ilişkisinde atılmaya başlar. Bu dönemde yaşanılan herhangi bir kayıp, terkedilme ya da yaşanılan huzursuzluklar ileriki yaşlarda insanlarla olan ilişkilerde güvensizliğe sebep olabilir.

Bir insana güveniyorsanız kendinizi onun yanında daha iyi hisseder tereddüt etmezsiniz. Size zarar vereceğinden kuşku duymaz, olduğu gibi kabul edersiniz. Yanında huzur duyar, her şeyinizi paylaşabilir, kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Güven kaybı ise insanlarla olan ilişkilerinizde kırılma noktası olur.  İnanın bir insana karşı kaybedilen güven o insanla aranızdaki ilişkide kan kaybı gibidir ve yaşanılan olay ile kaybedilen güvensizlik doğru orantılıdır. Toparlanması aylar belki yıllar alabilecek kadar zor, kimi zamansa yaşanılan güvensizlik sebebinin boyutuna göre imkânsız bile olabilir. Bunun bir de güven problemi yaşayan kişiye yansıyan tarafı var. Zorlayıcı psikolojik bir boyut… Büyük soru işaretlerinin verdiği stres, kaygı, acaba soruları güven kaybı yaşayan kişinin hayatını zorlaştırmaya yetip artıyor bile. Birlikte yaşanılan güzel ve keyifli günler yerini bir kriz dönemine bırakır. Kontroller sıklaşmaya başlar, acaba yine bir zarara uğrar mıyım? soruları aklı kurcalar ve kişi artık güvenmediği insandan hep bir yanlış hamle daha yapmasını bekler hale gelir. Ve gerçekten aşılması güç hale gelen problemler ya da yol ayrılıkları gibi olumsuzluklar dikilir karşınıza.

Peki, hiç mi mümkün değil kaybedilen güveni geri kazanmak? Mümkün tabi. Dostluk, arkadaşlık, anne-baba ya da aileden herhangi biri veya evlilik; hangi ilişkide olursa olsun karşınızdakiyle oluşan problemin sebebine inip çözüm üretmeye çalışmak ilk yol. Hayal kırıklığınızın, güven kaybınızın nedenini sorgulamak, karşılıklı bu duygu ve düşünceleri paylaşmak var olan problemin çözüm aşaması olacaktır mutlaka. Kişinin kararlılığı ve ilişkinin diğer temel taşlarına göre güveni geri kazanmak zorlayıcı da olsa bir şekilde mümkün. Zor ve hassas bir yol…

Ben bu yüzden insan ilişkilerini üçayaklı cam bir masaya benzetiyorum. Sevgi- Saygı-Güven. Biri yoksa veya biri eksilse diğerleri de zarar görür ya da yok olur. Güven ise en sağlam olması gereken ayağı o masanın. O olmazsa sevgide olmaz saygıda. Ve güven kırılırsa sevgide kalmaz saygıda. O yüzden o güveni hiç bir ilişkisinden ve önce kendi hayatından eksiltmemeli insan.

Hiç o güveni kaybetmemeniz dileğiyle...