Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yanlış hatırlamıyorsam insan geninin haritasına bakıldığında tüm dünyadaki insan ırkları birbirinin %99.9 aynısı. Ama herkes birbirinden çok farklı. Yaklaşık 8 milyar insanın farklılığının sebebi ne peki? Neden aramızda farklılığı bariz belli olan insanlar var sizce? Tamamen düşüncelerdeki farklılıklardan oluşan bir durum aslında. Yani düşünce tarzımız ve onun bize dönüşüyle yaşadığımız hayat farklılıklarımızı doğuruyor.
Pozitif ve negatif düşünceler. Ne kadar pozitif düşünceye sahipseniz o kadar mutlu bir insan olursunuz ve hayat size o kadar olumlu geri döner. Ne kadar negatif düşünürseniz de o kadar mutsuz ve olumsuzluklarla dolu bir hayat ile karşı karşıya kalırsınız. İster negatif, ister pozitif olsun, düşünce stiliniz kaderiniz haline gelir.
Düşünce muazzam bir enerji. Öyle büyük bir gücü var ki onu fark ettiğinizde etkilerini hayatınızda hemen görmeye başlıyorsunuz. Yeter ki siz düşüncelerinizi ve onları nasıl kullandığınızı, hayatınıza nasıl etkileri olduğunu fark edin. Pozitif düşünce, ruhsal ve bedensel üretime dönüşür. Size bir şeyleri başartır ve mutluluk verir. Negatif düşünce ise ruh ve bedeninizi tüketime götürür. Hem bedensel hem de ruhsal dengenizi altüst eder.
Bir genellemeyle açalım bunu. İnsanlar yaşadığı hayatı genelde beğenmiyor, hayattan hep daha fazlasını istiyor değil mi? Ve istediklerini elde ettiğinde mutlu bir insan olacağına inanıyor. Yanlış. Çünkü insan önce kendi elindeki değerlerle memnun olmayı başaramıyorsa ona sahip olmak istediklerini de verseniz yine mutlu olamaz. Çünkü düşüncelerindeki olumsuzluk onun kaderi haline gelmiştir ve hiç bir şekilde bu düşünceye sahip insanı memnun edemezsiniz. Bir de düşünceleri negatife itenler var hayatımızda. Mesela "ya yapamazsam?" kaygısı, ardı arkası kesilmeyen "acaba “lar, çevresel dürtüler ve bunun gibi birçok negatif sebep. Bunlar aklı sürekli kurcalarken insanın istediğini elde etmesi sizce ne kadar mümkün? Ve bu düşünce stiliyle bir insan ne kadar mutlu olabilir? Olamaz tabi ki diye cevapları duyuyorum sanki.
Peki, o zaman düşünce tarzımızı mı değiştirsek acaba? Daha mutlu olabilmek için daha iyi düşünmeyi, daha pozitif düşünmeyi denesek mesela.. Eskilerin değimiyle güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür diyerek pozitif düşünme stratejileri geliştirmeye başlayabiliriz bence..
Beynimiz her şeyi algılıyor ve kaydediyor. Olumlu-Olumsuz tüm yaşananlar bir yerlerde kayıtlı. Olumsuz düşünceler tüm ruhunuza işler bu sebepten pozitif düşünce stratejileri geliştiremez insan. İşte bu yüzden mesele yaşanılan olumlu anları tüm benliğimize yayabilmekte. O anları bir sonra yaşanacak olanlara kaynak yapabilmekte. Ruhunuzu kemiren ve sizi her anlamda geriye iten negatif düşüncelerden sıyrılabilirsiniz. Kötü anları nötrleştirebilirsiniz. Onlara yok gibi davranabilirsiniz. "Mis" gibi yapabilirsiniz. Bunları her tekrarladığınızda daha farklı bakmaya başladığınızı, yeni pencereler açtığınızı, negatif düşüncelerden arınmaya başladığınızı göreceksiniz.
Bir mutluluğu tüm duyu organlarınızda hissettiğinizde; yani mutlu olduğunuzda görerek, işiterek, hissederek, koklayarak ve tadarak mutlu olduysanız, o mutluluk sizle ömür boyu yaşar. Her hatırladığınızda aynı hissi yaşarsınız. Şimdi gözlerinizi kapatın ve size en çok mutluluk veren bir deneyiminizi bulun. Yaşadığınız en mutlu anınıza gidin. Size en fazla onur, gurur ve mutluluk veren o olayı tekrar yaşayın. Mesela yapmak isteyip başardığınız bir projeyi düşünün. Etrafınızdaki insanlardan gelen tebrikleri kulaklarınızda duyun. Hayranlıkla bakan gözleri gözlerinizle görün. Kendinizi şımartın. Başarınızı iç dünyanızda abartın. "Evet, sen başardın!" diyerek kendinizi alkışlayın hatta kucaklayın kendinizi. Bunu yaparken aslında o mutluluğa dokundunuz fark ettiniz mi? Daha da ileri gidelim o mutluluğu en sevdiğiniz kokuyla ve tatla bütünleştirin. Nasıl? Bir başarı sadece anlık bir zaman dilimden ibaret değilmiş değil mi? Neuro-5. Tüm duyu organınızla o mutluluğu tekrar yaşadınız. Neden bundan sonraki yaşanacaklar siz ve sizinle birlikte olanlar için böylesine mutluluk veren anlar topluluğu olmasın ki? Neden başarılarınızı böylesine derinden hissederek yaşamayasınız ki?
Sizlere bunları aktarırken bende şöyle bir gittim geldim mutlu olduğum anlardan birine. Tüm “100 Yüze Kitabı'ndaki değerlerin elinde olan o heykeli yaptığım ilk günü hatırladım. Pozitif düşünceye güzel bir örnek bence. Yaklaşık 3 senedir dekoratif boyamayla uğraşıyorum ve başladığımdan beri birçok obje boyadım ama o heykel benim için farklıydı. Her objenin farklı anlamları vardır bende mutlaka bir şeylere benzetirim ve hayal dünyamda onlarla gezinirim. Her objeye tek bir anlam yüklerken o heykel benim düşünce sınırlarımı zorlayarak birçok anlama yerleşmişti. Onu boyarken her aşamada yeni yeni şekillere büründü gözümde. Ancak yeni bir teknik deniyordum ve eğer başaramayacağımı düşünme gafletine kapılsaydım gözümde canlanan sona ulaşamayacaktım. Olumsuzluğa itmediğim düşüncelerimle o heykele hayalimdeki hayatı vermeyi başarmıştım. O heykelin bana daha farklı bir mutluluk getireceğine inanmıştım. Ve öyle de oldu. Muhteşem bir projenin içinde buldum kendimi ve sizlerle buluştu eserim. Bir pozitif düşünce meyvesi.
Pozitif düşünce mutluluğu, mutluluk başarıyı, başarı daha çok mutlu olmayı getiriyorsa ve biz insanlar bunu hayatlarımızın her anına yayabiliyorsak, dünya daha güzel bir yer olacak demektir. Her yazıda söylediğim gibi işin özü MUT-LU-LUK…
Mutlu kalın.
Size değer katan, sizi önemli kılan, sizi değerli hissettiren, sizinle bilgisini ve sevgisini paylaşan, hayatınıza dokunan, ruhunuza özgürlük katan, sizi mutlu eden kişilerin bir teşekkürü hak ettiğini düşünmüyor musunuz?
Algılarınızı açın.. Düşünce gücünüzü zorlayın..
Hayatta kendin için bir şeyler yap dendiğinde akla ilk gelen fikirlerden biri hobi sahibi olmaktır.
Hayatın hesapları ve o hesapların içindeki sizi hiç düşündünüz mü?
İnsanlarla hayatı paylaşmak zordur. Onları olduğu gibi kabul edebilmek, her yönüyle tanımak, kendi dünyanızı bir insana açabilmek gerçekten zor bir iş. Tüm bunları kolaylaştıran tek bir duygu var ki onun adı da "Güven"
Yaz gibi olmak. Yaz gibi yaşamak. Hayatımızı yaza döndürmek. Biraz zorlayalım hayal gücümüzü birlikte. İnsan da böyle olamaz mı sizce? İsterse olur hatta olmalı da.