Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yabancı dil eğitiminde yaşadığımız sorunları ve çözüm yollarını ele aldığımız yazı dizimizde, genel problemleri tanımlamış; bireyselleştirilmiş eğitimle bu problemlerin büyük oranda aşılabileceğini vurgulamış ve bir önceki yazıda bireysel dil öğrenimine dair genel bir çerçeve çizmiştik. Bugün ise “hedef” ve “odaklanmak” kavramlarını ele alacağız.
Öncelikle hedeflerimizi hatırlayalım:
Okuduklarımızı anlayabilmek,
Duyduklarımızı anlayabilmek,
Yazma becerisini geliştirmek,
Ve en önemlisi konuşma becerisi kazanmak.
Hedeflerimiz açık ve net olmasına rağmen; bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak araçlar (kitap setleri, dijital materyaller, dil uzmanları) her zaman aynı açıklıkta değil. İnternette öyle çok kaynak var ki, hedefe en hızlı ve etkili şekilde ulaştıracak materyali bulmak zorlaşıyor. Bir diğer yanılsama ise zamana ilişkin: kısa sürede mucize beklemek —“gece yatıp sabah kalktığımızda dil öğrenmiş olmak” gibi— gerçekçi olmayan ama kulağa hoş gelen beklentiler malesefki var. Bunu kullanarak zamanınızı ve paranızı çalan kişilerde az değil. Yine bazı eğitim sistemleri de konuşma hedefine ulaşmaktan uzak şekilde tasarlanmış olabiliyor.
Doğru kaynakların seçilmesi adına neyin ön planda olması gerektiğini görsel bir benzetme yaparak anlatmak istiyorum: Yazının başında bulunan ve bana ait olan fotoğrafa dikkat edin —benim yüzüm net, arka plan flu. Bu kompozisyon beni daha canlı ve değerli gösteriyor. Eğer arka plan net olsaydı, ben o kadar öne çıkmazdım. Dil öğrenmede de odak böyle olmalı: ön planda konuşma olmalı, arka plan (dilbilgisi, kelime ve diğer beceri geliştirme çalışmaları) konuşmayı destekleyici biçimde flulaştırılmalı; anlamlı bir şekilde örülmelidir.
Pratik önerilerim şöyle:
Kaynak seçimi konuşma odaklı olmalı. Kitap ya da sistem seçerken “konuşma pratiği” sunuyor mu, gerçek hayat diyaloglarına odaklanıyor mu kontrol edin.
Konu başlıkları günlük yaşam temelli olmalı. “Restoran”, “okul”, “iş”, “arkadaş sohbeti” gibi gerçek kullanım alanları önce gelmeli.
Dilbilgisi araya serpiştirilmeli, ana unsur olmamalı; sadece ihtiyaç olanlar bağlam içinde öğretilmeli.
Kelime seçimi işlevsel ve sınırlı olmalı. Çok sayıda yeni kelimeyi tek seferde ezberlemek yerine, konuşma temasıyla bütünleşik olarak, örnek cümlelerle öğrenilmeli.
Okuma ve yazma aktiviteleri konuşmayı desteklemeli. Okuma metinleri ve yazma görevleri, öğrencinin, o konuyu konuşurken nasıl ifade edeceğini geliştirecek şekilde tasarlanmalı.
Amaç: Dilbilgisi (gramer ) tamamlamak değil; ifade özgürlüğü kazanmak. İlerledikçe hedef “bir dil bilgisi ünitesi bitirmek” yerine, “çeşitli konularda kendini rahatça ifade edebilmek” olmalı.
Sonuç olarak, hedefiniz konuşma becerisi olmalı; gramer ve kelime gelişimi bunun arka planını oluşturmalı ama konuşmanın önüne geçmemelidir. Bu yaklaşım, hem öğrenme motivasyonunuzu yüksek tutar hem de öğrenmeyi günlük hayata bağlar.
(Not: Dil Eğitimi alacak bireylerin bir uzman yardımı olmadan kaynak seçimi yapması açıkçası o kadar kolay değil. Buna bağlı olarak gelecek yazılarımda yukarıda belirtmiş olduğum kriterler öncülüğünde dil öğrenme uygulaması / sistemi ve kitap setleri incelemesi yapacağım.)