Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Önceki yazımızda, eğitim hayatımız boyunca aldığımız yabancı dil eğitiminin büyük oranda teknik bilgilere dayandığını, özellikle de "konuşma becerisi" kazandırma konusunda yetersiz kaldığını belirtmiş ve çözüm olarak dil öğrenme sürecinde dört temel becerinin (okuma, yazma, dinleme ve konuşma) dengeli bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştık.
Bu yazımızda konuyu biraz daha derinleştirerek, özellikle dil eğitiminin bireyselleştirilmesi gerekliliği ve bu sürecin önündeki engeller üzerinde duracağız.
Ezbere Dayalı Eğitim ve Beceri Dengesizliği
Geleneksel dil eğitimi hâlâ büyük ölçüde kitaplara bağımlı olarak yürütülmektedir. Dinleme dosyaları ve videolarla desteklenmeye çalışılsa da bu materyaller genellikle yardımcı unsur olmanın ötesine geçememekte; eğitim okuma, okuduğunu anlama ve yazma çalışmalarına (çoğunlukla boşluk doldurma gibi yapılandırılmış etkinliklere) odaklanmaktadır. Dinleme etkinlikleri ise çoğu zaman yüzeysel kalmakta, konuşma becerisi ise neredeyse hiç geliştirilmemektedir.
Bu durumun doğal bir sonucu olarak, dil öğrenicileri yalnızca bilgiye dayalı sınavlara hazırlanmakta, iletişim temelli beceriler geri planda kalmaktadır. Ülkemizde uygulanan Yabancı Dil Sınavı (YDS) gibi sınavların yalnızca okuduğunu anlama becerisini ölçmesi, bu durumun en somut göstergesidir. Her ne kadar son yıllarda dört beceriyi ölçen sınavlara doğru bir eğilim olsa da, bu dönüşüm henüz geniş bir etki alanına ulaşmamıştır.
Sonuç olarak, B2 düzeyinde okuma-anlama becerisine sahip ancak konuşma becerisi son derece zayıf bireylerle sıkça karşılaşılmaktadır.
"Anlıyorum ama Konuşamıyorum" Söylemi Ne Kadar Gerçekçi?
Dil öğrenen bireylerin sıkça dile getirdiği “Anlıyorum ama konuşamıyorum” söyleminin, uzmanlar tarafından tam anlamıyla doğru bulunmadığına dikkat çekilmelidir. Zira konuşmanın gerçekleşebilmesi için dinlenenin tam olarak anlaşılması gereklidir. Yani, konuşamamak çoğu zaman yeterince anlamıyor oluşun da bir göstergesidir.
Dinleme becerisi bireysel çalışma gerektiren bir alandır. Sınıf ortamlarında yapılan dinleme etkinlikleri, genellikle dikkat dağınıklığı, sınırlı süre ve katılım sorunları nedeniyle istenilen verimi sağlayamamaktadır. Benzer şekilde, kitaplarda yer alan cümle tamamlama ya da cümle sıralama gibi yazma etkinlikleri, gerçek anlamda yazma becerisinin gelişmesine katkı sunmamaktadır.
Konuşma Becerisinin Sınıf Ortamında Gelişimi Neden Zor?
Konuşma becerisinin gelişimi, mevcut sınıf yapılarıyla sınırlı kalmaktadır. İdealist bir yaklaşımla sınıf mevcudu 15-20 kişi olarak varsayılsa bile, her bir öğrenciye ders süresince kesintisiz ve akıcı bir konuşma fırsatı sunmak oldukça zordur. Bazı dil kursları konuşma kulüpleri aracılığıyla bu açığı kapatmaya çalışmaktadır. Ancak bu ortamlarda da genellikle özgüveni yüksek ve hali hazırda konuşmaya meyilli bireyler aktif olabilmekte, çekingen ya da başlangıç seviyesindeki bireyler yeterince faydalanamamaktadır.
Öğretmen Merkezli Eğitim ve Bağımlılık Sorunu
Dil eğitiminde bireyselleştirmeyi engelleyen bir diğer önemli faktör ise, öğretmen merkezli eğitim anlayışının hâlâ yaygın olmasıdır. Öğrenciler öğrenme sürecinde sürekli dışarıdan bir yönlendirme ve destek beklemekte; kendi kendine öğrenme becerilerini geliştirememektedir. Oysa ki dil öğreniminde başarılı olan ülkelerde öğrenciler, dil öğrenimini yalnızca bir zorunluluk olarak değil, aynı zamanda bir hobi olarak da görebilmekte ve bağımsız öğrenme alışkanlıklarını erken yaşta kazanabilmektedir.
Ülkemizde ise dil öğrenimi çoğunlukla okul ya da kurs merkezleriyle sınırlı kalmakta; öğrenen sınıfta edilgen bir rol üstlenmekte, sınıf dışına çıkıldığında ise gelişim süreci sekteye uğramaktadır.
Çözüm: Bireyselleştirilmiş ve Hobiye Dönüştürülmüş Bir Dil Öğrenimi
Eğer nihai amacımız yabancı dili bir iletişim aracı olarak kullanmak ise, yalnızca kitaplara bağlı kalan geleneksel yöntemlerin ötesine geçmemiz gerekmektedir. Dil becerilerinin tüm yönleriyle gelişebilmesi için bireyin:
gibi alanlarda bireysel olarak da sorumluluk alması şarttır.
Bu noktada, özellikle lise çağından itibaren dil eğitiminin bireyselleştirilmesi ve mümkünse hobiye dönüştürülmesi, dört temel becerinin dengeli şekilde gelişimini destekleyecek en önemli adımdır.
İlerleyen yazılarımızda, bireyselleştirilmiş dil öğrenimi için somut yöntemlere ve dijital araçlara daha ayrıntılı şekilde değineceğiz.