Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Dışarıda inceden bir lodos denizin pürüzsüzlüğü bozulmak üzereydi, çok aheste davranarak uzun ve temiz kum plajı olan sahile geldim ve ağır ağır hazırlanarak kendimi suya bıraktım. Tuzlu su derime işlemişti. Tam anlamıyla denizle bütünleşmiştim.
Bir kaç çağrı sonrası açıktaki plaka taşlara palet vurdum. Güneşte kendini inceden hissettirmişti gözlüğümün camına vurup parlamasını hissediyordum. İyice nefeslenmiştim ve dinlenmiştim. kalbimi yavru bir yunusunki kadar yavaşlatmıştım, kalbimin sesini duyabiliyordum. Son kez karaya doğru bakıp dalışa geçtim. Denizin kayganlığınla süzülüyordum derinlere, saatim 29 metreyi gösterdiğinde dipdeki o muhteşem berraklığı, plaka taşları ve harika dip yapısını görmüştüm. Hayranlığım yine bin kat daha artmıstı denize karşı. Yalan değildi aşıktım ona. Artık av zamanıydı hissediyordum, 2 iri taşın arasında yerimi almıştım, pozisyonum harikaydı. Güneşin o muhteşem parıltısı etkisini derin maviye karşı yitiriyordu, bu güzellik beni deli etmişti etrafı izlerken onu gördüm, çok uzaktan bana bakıyordu. Korkusu her halinden belliydi ama kendini deşifre edecek kadar da cesur ve heybetliydi. Cüssesi gölge yapıyordu kum zeminin üzerine artık gelmesi lazımdı. Nefesim yavaştan tükeniyordu ve ağırlığım biraz fazlaydı. Kral çok ağırdı, saniyeler saatlere döndü sanki, o kadar ağırdı ki o bana yaklaştıkca sanki nefes tutmuyor, sudaki oksijeni emiyordum bir balık misali. Nefes almayı unutmuştum beynim buna anlam veremiyordu, mantığım bu kararsızlığı yargılıyordu. Kızgındı beynim bana yapma diyordu adeta ama ciğerimin alt kısmında kalan son havayıda karnımı içeri çekerek ciğerlerimin üst kısmına gönderdim. O Kralı almam gerekiyordu çok heybetliydi bana yaklaştıkca güneşin kırılmış parıtıltısı Kralın Üzerindeydi, Gökkuşağı kadar görkemliydi rengarenkti hayran kalmıştım aşık olmuştum işte ötesi yoktu bunun. bu kadar güzel bir balığa atış yapmalı mıydım acaba? Kararsızdım onu sarayından bir köleymişcesine çıkarmak yakışırmıydı bana ve O'nun şanına bilemiyordum? Ne yapmalıydım şimdi ben kararsızdım avcı yanım ağır basıyordu ama bu krallığı sona erdirmekte istemiyordum.
Aniden herşey değişti kral menzile girmişti, çünkü o çekici kızıllığı yine beni cezbetmişti ama çok iriydi, nefesim bitmek üzereydi, ağırlığım fazlaydı, acaba emektar zıpkınım bu kadar yükün altından kalkabilecek miydi? Hata yapmıştım bu kadar zorlamamalıydım kendimi pişmandım. Karnımı içeri çekerek ciğerlerime gönderdiğim son havayı da beynime göndermiştim, mantığımı da kullanıp atışımı yapıcaktım. Solumdan yaklaştı, iyice nefessizlik belli etmişti kendini, ellerim titremeye başlamıştı, uzak bir atış olacaktı, lastiklerim bu denli uzak bir atışla ve bu kadar iri bir sinağriti halledebilicek miydi?
Artık herşey bitmişti o sesi duymuştum, makara sesini duyuyordum ne ara atış yapmıştım şiş ne zaman tüfekten ayrılmıştı bana ne oluyordu? Kral yoktu, göremiyordum bulanıklıkta yoktu kaçmış mıydı acaba? Düşünücek vakit kalmamıştı yukarı çıkmak gerekiyordu nefesim bitti bitiyordu. Neyseki ipteki gerginlik kralın bende olduğunun işaretiydi. Emektar tüfeğim beni yanıltmamıştı mutluydum. Gökyüzünün parlaklığınıda artık iyice görebiliyordum. Bulutlar fluydu, deniz bulanmıştı biraz. Sanırım korkutuğum şey başıma gelicekti. çıkışa 5-6 metre kala ayaklarımda yanma, sonrasında uyuşma başlamıştı. Ben bunun bir sambanın ön habercisi olduğunu biliyordum, dipte oldukça uzun kalmıştım. Ama inkar edemezdim nefes almayı çok özlemiştim, pişmandım, herşeyden çok istiyordum nefes almayı, ciğerlerimin oksijenden yanmasını ve rüzgarın yüzümü okşamasını..
Son iki paleti var gücümle vurdum, su yüzeyine çıkmıştım sonunda. Ağır sambalı bir çıkış olacağını bildiğim için çıkışta kontrollü nefes alıp veriyordum, ama kafam sağ tarafıma hep düşüyor, kendimi kontrol altına alamıyordum. Korkuyordum, aldığım her nefes beni tekrar diriltiyordu. Külünden doğan Anka Kuşu gibiydim ve başaracaktım.
Kafam suya düştü, suyun serinliği yorgun beynimde uyarıcı bir etki yapmıştı. Kendime gelmemi sağladı, hemen kendimi toparladım, Saniyeler içinde hayata döndüm. Şimdi samabalı geçen saniyeleri hayal gibi hatırlıyorum, sanki bir rüya gibiydi. Acaba bunlar hayal miydi, gördüğüm kral bana bir habercimiydi, ya gerçek değilse bunlar! Hemen zıpkınımın ipine sarıldım, yorgunluktan ipi çekecek takatim yoktu. Eldivenlerimi çıkarıp atmıştım.
Soğuk su ellerime biraz direnç getirmişti. İpin ucundaki ağırlık yaşadıklarımın unutulmaz olduğunun habercisiydi. İp gerildikçe geriliyordu, tacı düşmüş kral sanki benimle kılıcını çekip son savaşını veriyordu.O dev cüsseyi görmüştüm, belki 5 belki 6 metre kalmıştı ona kavuşmama. Onu kucağıma almak için sabırsızlanıyordum, bu hayvanı nasıl zaptedicektim botum da yoktu bana yardım edicek.
Geçirdiğim ağır sambanın etkisiyle bu hayvanla sahile yüzmem çok zordu, sanki bana bir mucize lazımdı. Balık gelmişti satıhtaydı ama kuyruk darbeleriyle suyu dalgalandırıyordu, bir an duraksadı bana baktı. Bir an göz göze geldik Kralla, üzüldüm ve korkmuştum. Kızgındı bana, daha fazla dayanamazdım. Parmaklarımla gözlerini kapattım savaşı kaybetmişti. Bıçak darbemle son nefesini vermişti, Hafif bi titremeyle şanına yakışır bir ölüm olmuştu.
Buruk bir mutluluk vardı bende, hayatımın trofesini almıştım ve hayatımın en büyük sambasını geçirmiştim. 20 dakikalık yüzüşü iki saatte tamamlamıştım. Ağırlıklarımı atmıştım ne kaldırıcak ne de palet vuracak gücüm yoktu. Sahile geldiğimde Kralla beraber temiz ıslak soğuk kuma yatmıştık aslında ikimizde ölmüştük. Ben son anda zaferi kazanmıştım, çünkü evime sağ salim dönmüştüm. Eşim ve oğlum karşıladı beni kapıda
‘'HOŞGELDİN AŞKIM'' ‘'HOŞGELDİN BABACIM''...
‘'HOŞBULDUK HAYATIMIN ANLAMI, HOŞBULDUK SEVGİ SELİM