Çerezler Hakkında Bilgilendirme

Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tamam
21 Kasım 2024, Perşembe
Anasayfa Künye ve İletişim

Arama

Bir Dalış Hikâyesi

Yaz ayının serin bir sabahıydı, koyu mavi denizlerin sessizliği ve durgunluğunun içime saldığı ürpertiyle yola çıkmıştık.

Yaz ayının serin bir sabahıydı, koyu mavi denizlerin sessizliği ve durgunluğunun içime saldığı ürpertiyle yola çıkmıştık. Mavri Adası'nın kuzeyinden İmroz'a doğru yol alırken uzakta beliren o uzak, o ıslak ufuk çizgisini seyre dalmıştım uzun uzun… Bana dair herşey, her sır, aradığım geçmişim, beni bekleyen maceralar o kızıl sarı ufuk çizgisinin içinde saklıymış gibiydi sanki. Kimsesiz denizlerde başvurdukça kırmızı botum o mavi sulara, her yeni gelen dalgaya aşkla ve gizle bakıyordu gözlerim. Her birine ayrı ayrı hayran, yol alıyordum kuzeye doğru…

İçimdeki bu keder niyeydi o zaman? Bilinmezliğin verdiği hüzün mü? Neden acıdığını bilemediğim bu yürek ne zor atıyordu böyle… Başıma geleceklerden bir habersiz ama  merak eden ve peşine düşen yorgun bir zihin. Ufka takılmış gözlerim hızla ilerleyen botumun denizdeki bıraktığı köpüklü çizgide birleşiyor, denizlerle bütünleşiyordum gün ağarmaya  başlarken İmroz yolunda.

Dalış noktamıza geldiğimizde hazırlığımı yapıp kendimi denizin büyüsünün içindeki mavi alevlerle kaynayan çalkantılı kazanına atmıştım. Burgaçlanan, hışırdayan, mavi denizin dalga uçlarında kayan beyaz köpüklerinin içerisinde derinlere doğru dalıp gittim.

Dibe vardığımda iki kayanın arasına bir ahtapot gibi gizlenip sabırla avımı beklemeye başlamıştım. Kısa süre içinde bir akyanın bana doğru geldiğini gördüm. Menzile girdiğinde atışımı yaptım buraya kadar herşey yolunda gitmişti, ben yüzeye palet vurmaya başlayınca balık birden bir mağaraya girdi hemen tekrar dibe inerek balığı çıkarmak için arkasından o karanlık mağaraya girdim. Galsamasından tutup o karanlık mağaradan çıkarmaya yeltendiğimde makara ipine çapariz olduğumu fark ettim hiç kımıldayamadan oracıkta kalıvermiştim.

Koyu mavi derinlerde karanlık bir mağarada öylece  kalakalmıştım. Sahilde geçirdiğim onlarca gecenin hiçbiri bu kadar kara, bunca zifir olmamıştı. En bulutlu, en karanlık gecelerde bile dağların siluetlerini, tepelerin çizgilerini görürdüm hep. Onca bulutun içinden uzaklardan gelen bir yıldızın ışığı kaçar da gelirdi sahildeki küçük çadırımıza. Hiç böyle kapkara, hiç bunca simsiyah olmamıştım.

Oysa şimdi burada gözlerim kapanmış, katranların içine düşmüş gibiydim.     

Ne bir karaltı ne de bir ışık. Sadece mutlak ve her yanımı saran, aklıma ve yüreğime korku veren, beni gitgide çevreleyen bir saf karanlık. Her yer, her şey kaybolmuş, yok olup gitmişti etrafımdan.

Kara bir büyü yapılmış gibi kanım çekiliyor, kara kış kadar soğuk sarmalıyordu. Kara trenlerin getirdiği felaket doluydu sanki dört bir yanım.

O karanlık mağara da  çaresizlik içinde kıvranıyor ufacık bir ışık kırıntısı, minik bir parıltı arıyordum. Ne kendi bedenimi, ne de botumuzu görebiliyordum. Saniyeler dakikalar geçiyordu bir şeyler yapmalıydım, bu karanlık mağaradan çıkmalıydım, elimi belimdeki bıçağa uzattım parmak uçlarım değse de bıçağı kavrayamamıştım.

Diyafram kasılmalarım iyiden iyiye artmıştı botta beni bekleyen Hakan kim bilir nasıl endişelenmişti, ya küçük oğlum ya küçük oğlum beni bir daha göremezse.

Güçsüzleşen kollarımla son bir hamle daha yapmıştım bıçak artık elimdeydi, hemen ipi kestim kesilen ipten kurtulan zıpkın suyun üzerine çıkmış, zıpkını alan Hakan beni göremeyince iyice endişelenmiş, üzerine çöken bir hüzünle oracıkta kalakalmış, ben ise  hâla o karanlık mağaradan çıkmak için bana çapariz olmuş ipleri kesmeye devam ediyordum.  Son bir hamleyle kendimi mağaranın dışına asılmıştım. O kadar özlemiştim ki gökyüzünü, rüzgârın yüzümü okşamasını, nefes almayı…

Son güç palet vurdum yüzeye çıkmak için, elimde akya ile yüzeye vardığımda beni bekleyen Hakan sevinçle “döndün reiis döndüün “ diye naralar atarak beni bota çekmeye çalışıyordu...

Ben ise  hiç sevinememiştim, içimde buruk bir hüzün o karanlık mağaradan çıktığım sulara donuk bakışlarla baka kalmıştım. Sonra iç çekerek Hakan'ın merak dolu tedirgin suratına baktım.

“Biliyor musun o gümüşten mağarayı buldum “dedim. Başımda merak ve heyecan ile suratımı seyreden Hakan endişe ile yüzüme baktı sonra doğrulup baston gibi dimdik oldu. Kaşlarını çatıp gözünü bir süre gözüme dikti. Sonra “gidiyoruz reis tamam” dedi kontağa basıp karalara dönmek için verdi yolu...

Sonra oturdu yanıma derin bir nefes verdi “eee reis anlat bakalım şu karanlık gümüşten mağara nasıldı?

Müjdat Turan
Rekortmen Dalgıç

Müjdat Turan Diğer Yazıları

Kralın Ölümü

Her zamankinden farksız bir sabahtı.

balikesirticaretplatformu.com 100 Yüze Danışmanlık İştirakidir.
© Telif Hakları 2021. Tüm hakları saklıdır.
balikesirticaretplatformu.com 100 Yüze Danışmanlık İştirakidir. ComveCom
© Telif Hakları 2021. Tüm hakları saklıdır.