Ghaemi, en iyi kriz liderlerinin ise aşağı yukarı deli olduklarına ve başarısız liderlerin zihinsel olarak sağlıklı olduğuna inanıyordu. Pek çok büyük lider, çoğunlukla şiddetli depresyon ile birlikte akıl hastasıydı. Bu tamamen tartışmalı bir ifade değildi. Tarihçiler tarafından genel olarak Abraham Lincoln'ün ve Winston Churchill'in şiddetli depresyonu olduğu kabul ederdi. İkisi de zaman zaman intihara meyilliydi. Diğer bazı şahsiyetler daha az bilinir, ancak belgesel kanıtlar nispeten güçlüdür: General William Sherman, deli olduğu endişesi nedeniyle komutanlığından çıkarıldı. Geçmişe bakıldığında, paranoyak sanrılar ile manik bir dönem geçirmiş gibi göründü; ayrıca hayatı boyunca, ara sıra intihar düşünceleri ile birlikte şiddetli depresyon atakları geçirdi. Mahatma Gandhi ve Martin Luther King, ergenlik döneminde intihar girişiminde bulundu ve her birinin yaşamları boyunca en az iki şiddetli depresif dönem geçirdi.
Akıl sağlığı sorunları en iyi şekilde değerlendirilmez. Son yıllarda kaydedilen ilerlemeye rağmen, belirli bir damgalama hala onları çevreliyor. Bu, psikiyatrik hastalıklarla ilgili deneyimleri olan kişilerin genellikle konuşmaya isteksiz olduğu anlamına gelir. Bu talihsiz bir durum ve Nassir Ghaemi söz konusu olduğunda işler böyle olmak zorunda değildi. Geçmişe bakarsak, dünyanın en büyük liderlerinin çoğunun zihinsel sağlık sorunları olduğunu görebiliriz. Bu eğilimi kabul edip yükseltirsek, psikiyatrik hastalığın olumlu sonuçlarını kutlamanın bir yolunu bulabiliriz. Geçmişte bu tabu, en “normal” görünen temsilcileri ve liderleri desteklemeyi tercih ettiğimiz anlamına geliyordu. Ancak, örneğin depresyon veya bipolar bozukluğa sahip olmak, ofiste görev yaparken bir avantaj olabilir.
Bu kitap özetinde göreceğiniz gibi, dünya tarihindeki en etkili liderlerden bazıları kişisel olarak ruh sağlığı sorunları yaşadı. Bu liderlerin davranışlarına bakarak, akıl sağlığı ile siyasi liderlik arasındaki ilişkiye biraz ışık tutabilir ve bu konuyla ilgili köklü önyargılarımıza meydan okuyabiliriz. Akıl hastalığı utanılacak bir şey değildir. Akıl hastalığıyla yaşamanın hem etkilenenler hem de sevdikleri için zor, yorucu ve üzücü olabileceği doğru olsa da artıları da var. Tarih bize, en büyük dünya liderlerinden bazılarının akıl sağlığı sorunları geçmişlerinden dolayı etkili ve benzersiz olduklarını gösteriyor. Onları başarılı kılan ise tam olarak toplumun "yanlış" olarak kabul ettiği şeydi.
Esin İNCE