Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Dünya üzerindeki insan varlığından, türümüz öncesi Homonid devirleri sayarsak, 3,8 milyon yıldır, eğer olayı türümüzden (Homo Sapiens) başlatırsak 300 bin yıldır bahsediliyor. (Bu günkü bilgiler bunu söylüyor.) Ve buluntular türümüzün 60 bin yıl önce de şimdiki Doğu Afrika'nın bulunduğu noktadan Dünya üzerinde yayılmaya başladığımızı anlatıyor.
Peki hiç düşündünüz mü? Bizim türümüz bundan 100 bin yıl önce Afrika savanalarında sıradan hatta diğerlerine göre dezavantajlı, kırılgan fiziğe sahip bir canlı türü olarak yaşarken nasıl oldu da tüm savanaya üstün geldi? Hatta oradan çıkıp yayıldı, çoğaldı? Ayrıca bir dönem beraber yaşadığımız diğer 9 insan türüne de galip geldi? Onlar DNA'larına kadar bu Dünya üzerinden silinirken bizim türümüz dünya üzerinde nasıl baskın güç oluverdi?
Belki cevabın beynimizin daha büyük olmasından kaynaklı olduğunu söyleyebilirsiniz. O halde dönemin çetin fiziki koşullarına türümüzden daha dayanıklı olan ve bizden daha büyük bir beyne sahip olan Neandertal insanı nasıl eledik?
Bu sosyal ve fen bilimleri alanında çalışan bilim insanları başta olmak üzere pek çok insanın üzerine kafa yorduğu bir konu…
Bunun sebebi acaba türümüzün gelişirken bir noktada bir tür bilişsel devrimi yapma imkanına kavuşması olabilir mi? Yani bildiklerinin farkına vardığı ve bunu kuşaklar boyunca aktarabilecek yetenekler geliştirmesiyle alakalı olabilir mi?
Neden olmasın!
İşte tam da bu noktada SANAT kavramını ortaya koymak gerekiyor. Zira sanat insan oğlunun edindiği tecrübeleri, topladığı bilgileri diğerlerine aktarması, fikir oluşturması ve onları değiştirmesi, değerlerini aşılaması, deneyimlerini mekanlar ve zamanlar boyunca tercüme ederek insanlığın kolektif hafızasını oluşturmasını sağlayan bir kavram.
İçine yazıdan heykele, resimden, mimariye, tasarımdan dansa, modadan modern sanatlara kadar pek çok branş giriyor. Ve her birinin kökenine inerseniz binlerce yıldan bu yana bu eforu insanlar bir şeyleri kalıcı olarak diğerlerine aktarmak için işin içine estetik değerleri katarak yaratıla ortaya çıkartıyorlar. Estetik olması önemli. Çünkü beğeni yaratabilmek önemli. Ancak böyle yaratılan değer korunur ve aktarılır hale geliyor. Yani bu noktada sanat bireyle toplum arasında ve toplumlararasında bir iletişim yolu oluveriyor. İletişim kurmak ise organize olabilmeyi, birlikte kalabilmeyi ve var olmayı sağlıyor. Sanat ile farklı kültürlerden ve farklı zamanlardan insanların birbirleriyle görüntü, ses ve hikayeler aracılığıyla iletişim kurması mümkün oluyor.
Mesela güncel bir konu Göbeklitepe… 12.000 bin yıl öncesinden geliyor günümüze… Onları yaratanlar etraftan buldukları büyük taşları olduğu gibi dizmemişler değil mi? Onlara birer şekil vermiş, üzerlerini işlemişler. Estetik bir kaygı gütmüşler çünkü dikkat çeksin, beğenilsin, ziyaret edilsin ve kuşaktan kuşağa buradaki bilgi akatarılsın istemişler. Bir sanat eseri yaratmışlar yani. Bugün biz onları bulduğumuzda 12.000 yıl öncesinde yaşayan insanla, toplumla iletişime geçiyoruz. Kuşaklar arası bir iletişim meydana geliyor. Bilgi ve değerler aktarımı söz konusu oluyor. İnsanlık tarihi ve gelişimiz hakkında bir fikir oluştururken aslında o çağlardan bu yana bizlere nakşedilen değerleri bunların değişim serüvenlerini de izliyoruz.
Aynı şekilde eş çağlı toplumlarda bir toplumun içinden doğan kollektif çabaları kapsayan sanat ögeleri, yaratıları diğer başka toplumlar tarafından izlendiğinde de güncel olarak toplumlararası bir iletişim doğuyor.
Her ne şekilde olursa olsun ister eş çağlı ister çağlar arası SANAT, iletişim ve ardından iş birliğini getiriyor. Bu ise insanlığın sürdürülebilirliğini sağlıyor ve insanları insanlık yelpazesinde birleştiriyor.
Nihayetinde sanat; dünya hakkında merak duygusuyla hareket eden türümüzün bu konuda bulduğu cevapları nesilden nesle ve toplumdan topluma aktarmasını ve türümüzün gelişerek var olmasını sağlıyor. İnsanlığın yaratıcı ifadesi olan sanat tarihin belgelenmesi için bir çıkış noktası olarak toplum için mevcudiyetini sürdürme ve varlığını bildirmenin en önemli yolu olup çıkıyor.
Neden siz de bu bulmacayı çözmeye katılmıyorsunuz?
Bu sebeple şimdi sizlere sormak istiyorum. Acaba atalarımızın doğadaki diğer canlılara göre ve doğal olaylarına karşı her türlü fiziki zayıflığına rağmen yüzyıllardır süren varlığının sebebi SANAT yapabilme kapasitesi olabilir mi? Ne dersiniz maceramız böyle başlamış olabilir mi? Bir gün Sanat yapabilme yeteneğimizi kaybedersek ne olur? İnsanlık serüvenine gölge düşer mi?
Ayça ÇINARLI